23 Eylül 2008 Salı

Milyon Dolarlık Adam Özbekistan Yollarında

http://www.mevproductions.co.uk/TV/SixMillionDollarMan1.jpg

Bundan günler önce Aziz Yıldırım '' Zico çok para istedi , kendi ve yardımcılarına ödenecek para Aragones ve ekibine ödenecek parayı epey katlıyor '' diye bir açıklama yapmıştı.

Aslında ilk zamanlarda bu olay fazla inandırıcı gelmemişti , kaçan şampiyonluğa bir bahane olarak algılanmıştı. Hatta Zico '' Benim için para önemli değil , Fenerbahçe isteseydi benimle anlaşabilirdi '' şekinde açıklamalar yapmıştı.

Gel zaman git zaman kafalar epey kurcalandı ama şu geçtiğimiz günler ortaya çıkardı ki Aziz Yıldırım gayet haklıymış. Bu kadar zaman geçti Zico bir tek takım ile anlaşamadı , kendi ülkesinde de çok rahat takım çalıştırabilirdi fakat orada da istediği parayı alamayacağını çok iyi bildiği için ihtimal dışı bıraktı.

En sonunda Özbek takımı ile anlaşmış hani şu Rivaldo'nun da son para kazanma şansı olan takım. İlginç gelmedi aslında Zico boşta kalamacağıma parayı zulaya koyarım diye düşündü , böyle giderse de Japonya ve Özbekistan arasında antrenörlük hayatını sürdürür.

Fenerbahçe Zico için büyük bir şanstı ama bu tepti , Asya'da efsane olmayı seçti hani bir Bruno Metsu mu diye sorsak o da değil? Peki niye gitti cevap açık yıllık 5 milyon bana da verseler bende balıklama atlarım , hazır Rivaldo'da var yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmez.

20 Eylül 2008 Cumartesi

Bile Bile Ölümü Seçmek

http://englishfootballpost.com/news/wp-content/uploads/2007/09/gazza.jpg

Paul Gascoigne diğer bir deyişe ''Gazza'' iyi futbolcuydu ve çılgın bir adamdı , en son Gansu Tianma diye ligini bile bilmediğimiz bir takımdan Boston Utd'a dönmüş ve sıkılıp futbolu bırakmıştı.

Ama keşke bırakmasaymış , Gazza şu an için çok kötü durumda devamlı alkol komasında ve bundan önce doktoru içki içmeye devam ettiği taktirde öleceğini ve kurtuluşu olamayacağını söylemişti.

Gazza tedavi için bir kliniğe de yattı ama o da fark etmedi , şu an perişan durumda en sonunda da Londra polisi onu tutukladı. Tabi Gascoigne'i bulmak zor olmadı barda içki içerken kavga ediyordu bir nevi yeni mabedinde.

Psikolojik sorunların yanında , alkol , kavga ve tedaviler süreci her şey var , Gazza hızla yaşa genç öl diyor ama kendine kötülük ediyor ve ilginç olan koca İngiltere'de bu işe bir el atan yok bu da utanç verici bir durum.

İskoçya maçında attığı gol ve sevinci hala gözler önünde bunun hatırına bile yaşaman lazım Gazza , yaşaman lazım.

Galibiyet Olasılıkları


Monterrey - Monarcas Morelia : Monterrey son haftalarda oynadığı futbolla tekrardan işleri yoluna koymaya hazır olduğunu gösterdi. La Volpe'nin takımı oynadığı son üç maçta yedi puan aldı ki bu çok öenmli bir nokta çünkü Cruz Azul maçında iki farklı öne geçmelerine rağmen farklı mağlup olmuşlardı. Bir önceki hafta da olaylı Tecos maçı Monterrey takımını iyice yıpratmıştı.

Humberto Suazo son haftalarda forma kavuştu diye görüyorduk ama tekrar düşüş trendi içine girdi , bir türlü transfer olamaması onunda performansını düşürüyor. Fakat La Volpe onun yerine Borgetti'yi kenara oturttu ve sonradan oyuna dahil ediyor , Suazo'nun yanına da Ochoa'yı yerleştirdi bu olumlu bir hamle gibi duruyor.


Morelia ise geçen seneden biraz farklı , bu sene gol yollarında ilerleme kaydettiler fakat defans yine sorun ligin en çok beraberlik alan takımı olmaları bu durumu daha da net anlatıyor.
Monarcas Morelia'nın son haftalarda ivme kaybettiğini düşünüyorum sanki o çıkışları biraz fazla güven getirdi takıma.

Ama Morelia ilginç bir ekip çok kötü bir dönemde bile olsa önemli takımlar ile oynadığı maçlarda sürprizlere imza atabiliyor.
İki takımda da önemli eksikler gözükmüyor , bu durumu göz önüne aldığımızda zorda olsa Monterrey galibiyeti bekliyorum.



Chivas Guadalajara - Jaguares
: Chivas geçen sene birinci şampiyonluk adayı olarak öne çıkıyordu ama bu sene bazı önemli oyuncularını satması onları sıradan bir takım görüntüsüne soktu.


Ev sahibi için önemli bir gelişme genç yıldız Omar Arellano sahalara döndü ve Etfarin Flores görev verirse sahada ki yerini alacak , bununla beraber Luis Michel'in oynayamama durumu devam ediyor.


Chivas şu ana kadar tek galibiyet alabildi ve daha önemlisi dört maçta onüç gol yediler , PSV'ye gönderdiklerini Maza'nın yerini dolduramadıkları gibi kalede deneyimsiz Sergio Rodriguez'in olması bu duruma çanak tutuyor.


Jaguares ise ilk üç hafta içinde oynadığı maçlarda ortaya koca bir sıfır koydu bunun nedeni geçen sezon oynana Cruz Azul maçında rakibe saldırması ve toplamda on oyuncusunun eksik olmasıydı. Jaguares toparlanma süreci bekleniyordu ve gayet çabuk oldu kaybedilen üç maçtan sonra oynanan maçlarda sekiz puan topladılar.


En büyük artıları her zaman belirttiğimiz gibi İtamar sahalara döndü ve fitili ateşledi , don dört maçta dört gol atarak ne kadar önemli bir isim olduğunu kanıtladı.
Chiapas formunu yükseltiyor ve Chivas'a oranla daha formdalar , Guadalajara için tek artı Arellano'nun sahalara dönmesi onun dışında aynı kadro sahada olacak. İtamar kendi iyi oyununun yanında ''Bofo''yu da devreye sokabilirse zor deplasmanların takımı Jaguares buradan istediği puanla döner zira tam kadro bu deplasmana gittiler.



Indios - Atlas : İndios teknik adam değişikliğinden sonra kendine gelmeye başladı , oynadıkları maçlarda sürpriz galibiyetler alarak herkesi şaşırttılar. Hector Hugo ilk Toluca maçında saha kenarında yer almış oynattığı futbol fazla beğeni toplamamıştı.
Ondan sonra Indios takımı iki maçta altı puan yaptı ve son maçta da Jaguares'e mağlup oldu.

Açıkçası Indios takımı ne yaparsa yapsın bana fazla güven vermiyor kapasitesi sınırlı ve her şeyden önce toplama bir takım.
Maggiolo ileride fazla destek bulamıyor ve yalnız başına bir şeyler yapmaya çalışıyor , orta alan oyuncularıda fazla yetenekli olmayıp topu ileri taşıyamayınca tıkanıyorlar. Özellikle son oynadıkları dört maç inanılmaz ilginç bir haldeydi , 88. dakikaya kadar yenik götürüp iki gol atıp maç kazanmalarını mı yoksa rakibin üstüne bir kere gelip defansın kendi kalesine topu yuvarlamasını mı söylesek bilemiyorum?

Atlas'ta bu sene orta karar takım görüntüsünde ne zaman ne yapacağı belli değil , birazda şanssızlıkları çok formda üç takımla deplasmanda oynamaları oldu. Indios'a oranla çok iyi bir takım oldukları su götürmez bir gerçek olarak karşımıza çıkıyor.
Özellikle Paraguay'lı Bogado çok formda takımını sırtlıyor , Botinelli ve Vargas'ta katkının yanına yaklaşsalar bu sene Atlas maçları gol yağmuru şeklinde sonuçlanır.

En can alıcı nokta da teknik direktör değişikliğ Birindisi'nin yerine Dario Franco'yu getirdiler ve ilk maçlarında Puebla'yı iki farklı mağlup ettiler. Bu maçtada Arjantinli teknik adamdan değişimin sürmesi bekleniyor.
Indios'ta tek eksik Alvarez rakip ise tam kadro geliyor , Atlas'ın kaybetmemesi lazım diye düşünüyorum.


West Ham - Newcastle : Newcastle tam bir kriz dönemi yaşıyor , Keegan takımın başından ayrıldır bir menajer bulamadılar bunun yanında zaten iyi futbol oynayamıyorlar ve çoğu oyuncuları sakat durumda.

Sakatlığı hafif olan oyuncularda var oynayıp oynamayacakları maç saatinde belli olacak Martins , Duff ve Beye bu isimlerden bir kaçı.

Newcastle bugüne kadar oynadığı futbolla fazla tat vermedi zaten ligde oynadıkları oyunla aldıkları puanlarda paralel durumda.

West Ham ise Zola ile anlaştı ve İtalyan teknik adamın ilk maçı olacak ve karşısında ki rakibi adeta biçilmiş kaftan . Hani şöyle bir Newcastle mı Stoke mu diye sorsalar Zola'nın cevabı bugün oynayacağı rakibi olurdu.

Bellamy'nin durumu kesin değil 16 içinde yer alabileceği söyleniyor ama net değil , West Ham Upton Park'ta yeni teknik direktörü ile çok avantajlı bir maça çıkıyor ayrıca Zola'nın da galibiyetle başlamak istemesi West Ham'ın kazanma azmini üst seviyeye çıkarıyor.

En kötü ihtimalle bile West Ham kaybetmez.

18 Eylül 2008 Perşembe

Kod Adı Avrupa Kupası

http://www.topnews.in/sports/files/uefa_cup_0.jpg

UEFA kupası maçları sona erdi ve takımlarımız iki galibiyet bir mağlubiyet ile geceyi noktaladılar , Kayserispor'un yediği çok acemice gol olmasaydı bu günü daha mutlu kapatabilirdik.

Galatasaray İsviçre'de Bellizona karşısındaydı deplasman diyeceğim ama komik olur diye es geçiyorum işte böyle bir ortamda sarı kırmızılı ekip rakibini zar zor yendi. Galatasaray o kadar kötü oynadı ki rakip on kişi kalmasına rağmen pozisyon bulmaya devam etti ve en sonunda golünü de attı ama futbol Tanrıları özellikle Skibbe'nin imdadına yetiştiler.

Beşiktaş içinde Ertuğrul'un cesaretsizliği büyük sorun , rakibi ilk yarı tartarsın tek forvetle durdurursun ama ikinci yarı baktın fazla tehlikeli bir ekip yok karşında hücum elemanlarını çoğaltırsın.

Beşiktaş öyle işler yapıyor ki rakibini çekiyor üstüne tonla pozisyon veriyor , rakip inanılmaz goller kaçırıyor ve bu olaylar sağlam defans adına vazgeçilen ikili forvet sisteminde görülüyor. Beşiktaş takımı çok güçlü bir takımla oynamadığı müddetçe Nobre ve Bobo ikilisiyle sahada olur bu çarpım tablosu gibi aynı sonuçtan şaşmaz.

Ertuğrul ve Sinan Engin öyle demeçler veriyorlar ki sanki bir Barcelona hadi onu bıraktım bir Sampdoria'yı yenmişler gibi ağızlarından demeçler çıkıyor ki oldukça komik. Karşılarına Standard Liege gibi bir takım gelse kim bilir neler diyeceklerdi?

Şu iki günde görüldü ki bizim takımlarımız yarı bütçelerinde bile olmayan Liege takımı kadar organize futbol oynayamıyorlar ki gerçekten oldukça düşündürücü. Eğer üç büyükler böyle futbol oynamakta ısrar ederlerse Avrupa sahasında koca bir tokat yiyecekler çünkü zamanları tükenmek üzere.

17 Eylül 2008 Çarşamba

Fenerbahçe Defansında Maden Arama Çalışmaları


Dragao'da ilk 15 dakika içinde iki farklı geriye düşmek olacabilecek en kötü senaryoydu , hem de bu kadar eksikle sahaya çıkmışken bu durumun ortaya çıkması faciayı da beraberinde getirdi.

Şunu açık şekilde gördük ki Fenerbahçe takımı ne durumda olursa olsun hücum futbolu oynamalı çünkü bu tarzda oynadığı zaman rakip kalede etkili ve pozisyonlar buluyor. Fenerbahçe ne zaman sahada ceza sahası olduğunu hatırladı işte o saniye de tehlikeler ardı ardına geldi.

Biraz şans olsa ya da küçük ayrıntılar sarı lacivertlilerin lehine olsa bu maçtan en kötü bir puanla dönülebilirdi. Fenerbahçe'nin eksikleri de olsa bir geleneği oluşmaya başlıyor , hücumj yaparken rakiplerini çok aciz hallere düşürüyor.

Sarı lacivertliler bu kadar eksik durumda olmasa bir Semih ve Edu olsa bu maçın seyri çok başka olurdu , Porto takımı öyle aman aman bir futbolda oynamadı sadece bireysel hatalardan buldukları goller ile skor avantajını elde ettiler.

Öyle defans hataları oldu ki gerçekten inanılmaz , sezon başlamadan önce Fenerbahçe'nin yanlış transfer politikasından bahsetmiştik , bu maçta önceden yapılan yanlışlar suratımıza duvar gibi çarptı. Rakiplerin defans yedekleri Emre Aşık ve Güngör , Toraman ve Zan hatta hatta Giray ise senin defansa alternatif oluşturacak oyuncuların Yasin ve Can olmaz , olmamalı.

Bizim ülke futbolumuzda da sorun var tabi Anorthosis veya Cluj deplasmanda çatır çatır top oynuyor , sahaya iyi yayılıyor ve alabildiğinde sağlam defans yapıyor , bulduğunu affetmeden atıyor. Önemli deplasman maçlarında çok bocalıyoruz mesela geçen sene Beşiktaş devler liginde oynadığı deplasman maçlarında puan alamadı keza Galatasaray en son önemli bir maç olan Nantes maçından beri deplasmanda kazandığı maç yok neredeyse kıytırık Panionios ve Belupo maçlarını ölçüye alıyorsak başka.

Fenerbahçe bunu biraz kırıyordu sanki ama Porto ile bu seri de bozulmak zorunda kaldı , sırasıyla Anderlecht deplasmanından galibiyet alınmış , CSKA ve PSV ile berabere kalmış ve Chelsea ile İnter'e mağlup olmuştu. İşte olması gereken tablo da buydu iki büyük takıma deplasman da maç vermesi gayet doğal ama diğer takımlar karşısında yenilmemesi gayet önemli bir adımdı.

Şu Porto maçından puansız ayrılmak gerçekten çok acı , rakibin en önemli silahları yok ve karşında ki rakip eski gücünün neredeyse yarısında. Burada Aragones içinde bir şeyler söylemek lazım Josico sakat olmasa onu milli takıma çağıracaktım diyor ama maça formsuz Selçuk ile başlıyor. Emre'yi sağ taraf oynatarak Kallisel denemeler yapıyor , hadi Kazım'a ceza vermek isitiyorsun bari Burak orada oynasın Emre'de kendi yerine geçsin.

Önder Turacı'da Yasin'e tercih edilmiyorsa bilemiyorum bu duruma ne demek lazım , bu kadar hata yanlışı bir arada yapmak epey maharet ister. Maçın en istekli oyuncusu Guizaydı çırpındı durdu , hakettiği golü de ağlara gönderdi.

Bu mağlubiyetle Fenerbahçe'nin en önemli rakibi Dinamo Kiev oldu , çünkü Kiev'de geçen sezon rezil olmanın yaralarını sarmaya çalışıyor ve çok agresif devler liginde bir şeyler yapmanın peşinde , bir de Kiev'de oynanacak maçın kışın en kötü zamanına denk gelmesi Fenerbahçe için kalan maçların önemini oldukça net anlatıyor.

16 Eylül 2008 Salı

Sürpriz Yumurta Ligi


Şampiyonlar Ligi başladı ve kimsenin şans vermediği takımlar büyük sürprizlerle devler ligi sezonunu açmış oldular.

Chelsea kendi evinde Bordeaux ile oynadığı maçı rahat kazanarak ilk galibiyetini aldı , Scolari'nin talebeleri dört farklı galibiyet alırken fazla zorlanmadılar. Mavilerin grubun da yer alan Roma ise Cluj karşısında büyük şok yaşadı ve evinde mağlup oldu. Romanya temsilcisi maç boyunca çok akıllı oynadı ve rakibine neredeyse boş alan bırakmadı , çok iyi yayıldılar ve buldukları pozisyonların bir çoğunu harcamalarına rağmen kazanmasını bildiler.

İnter Yunanistan deplasmanından istediğini alarak döndü ve grupta tek patron olduğunu cümle aleme duyurdu. Diğer bir sürpriz ise Werder Bremen maçında yaşandı , Anorthosis kalesini ablukaya tutan Alman temsilcisi katı savunmayı bir türlü geçemeyerek düşüşte olduğunun tescilini yaptırdı.

Liverpool ise Marsilya deplasmanın da kazanmayı alışkanlık haline getirerek galibiyet halkasına bir yenisini daha ekledi , kaptan'ın formuna kavuşması kırmızılar için çok iyi oldu. Atletico ise Hollanda'da oyunu tek başına oynadı ve karşısında rakip yoktu diyebiliriz . Zaten süper bir takım olan Atletico böyle giderse daha çok canlar yakar. PSV ise daha da geriye gitmeye devam ediyor bakalım ne zaman çakılacaklar biraz Hollanda liginin dışına çıkmalılar.

C Grubu mücadelelerin de ise Barça eski anlayışına yakın bir tarzda oynayınca Sporting karşısında galibiyet almak fazla zor olmadı , Pep'in Henry'i ilk 11 başlatması da bir hayli ilginçti çünkü Santander maçında kadroda yoktu. Donetsk ise kendinden aşağı kalite de olan Basel'i yenerek İsviçre liginde birinci olanın durumunu gözler önüne serdi.

15 Eylül 2008 Pazartesi

Farklı Takımların Aynı Kaderi Paylaşan Hocaları


Pep Guardiola uzun yıllar Barcelona'da futbol oynadıktan sonra Katalan ekibine tekrar geri döndü ama bu sefer teknik adam olarak , alt yapılarda da çalışan Pep yeterli olarak görüldü ve A takımın başına getirildi.

Fakat bu durum pekte hayırlı olmadı gibi Barcelona iki hafta içinde beş puan kaybetti ve oynadığı futbol orta düzeyde görünüyor. Şampiyonlar Ligine girmeyi başardılar ama ligde gösterdikleri performans ilerisi için kafaları kurcaladı , devler ligine girerken de Wisla'ya kaybetmeyi ihmal etmediler.

Pep 73-74 sezonundan beri en kötü girişi yapmasına rağmen çok sorumsuz da davranıyor Eto'o gibi bir oyuncuya önce fazla değer vermiyordu şimdi ilk onbir başlatıyor sonra Henry'i kadroya almıyor yakın zamanda onu da kadroda görebiliriz. Bu olaylar iki maçta tek gol atan bir takımda ceryan ediyor bir de varsın gerisini siz düşünün.

Guardiola açıklamasında '' Çok pozisyona giriyoruz ama gol atamıyoruz , gol atmayı çalıştırmak bir antrenör için en zor olanı '' demiş. Bu aralar bu laflar oldukça popüler herhalde benzer açıklamaları yine genç bir teknik adam olan Skibbe'de yapmıştı onunda geleceği sarı kırmızılı ekipte uzun soluklu olacak gibi görünmüyor.

Aslında genç olsa Carlo'yu da buraya eklemek lazım ama ne desek zaten bir arpa boyu gidemiyor daha da işleri karıştırıyor . Milan'da bu kadar sene bile kalması kendi kariyeri açısından büyük başarı tabi yönetimi de kutlamak lazım bu kadar süre sabrettikleri için , böyle giderse orada da bir değişim yaşanacak.

Diğer taraftan Laudrup'ta ilk hafta mağlubiyetle başladı ve kafasına balyoz yemiş gibi takımı birden üç sıra geri düştü. Danimarkalı için fazla bir şey diyemeyiz daha yeni başladı ama diğer teknik adamlar topun ağzından görülüyor ve bu hafta çoğu genç teknik adam için fazla verimli geçmedi.

Yakın zaman sonra bu isimlerin kaçı takımın başında kalacak gerçekten merakla takip ediyorum , verdikleri zararlar hangi dereceye kadar ulaşacak bekleyip görelim.

14 Eylül 2008 Pazar

Genç Alman Artık Bir Kahraman


İtalya Grand Prix'sine ilk sırada başlayan 21 yaşında ki Alman pilot Vettel yarış bitişinde elde ettiği avantajı koruyarak finişi gören ilk isim oldu.

Diğer bir yandan da Formula 1 tarhinin yarış kazanan en genç ismi olarak tarihe geçti , kendisi ile beraber takımının da il birinciliğine imza atmış oldu.

Sıralama turlarında büyük sürpriz yapan genç Almanın yarışın sonunda damalı bayrağı görme ihtimali bile soru işaretiyken , yarıiı lider bitirerek adeta şov yaptı. Tabi bunda güvenlik aracının yarışın başında pistte olup , pilotların startta birbirlerini yoklayamaması da etken oldu.

3 senedir podyuma dahi çıkamayan Toro Rosso takımı için çok önemli bir başarıydı bu birincilik zira yarış severlerde çok mutlu ve heyecanlıydı bu birincilikten.

Fena bir yarış olmadı gerçekten heyecan üst düzeyde seyretti ama Ferrari'nin sözleşme yenilediği Massa hala istenen seviyeye gelebilmiş değil , ilerleyen zamalarda bu hayal kırıklığı daha da üst seviyelere çıkacak gibi görünüyor.

Futbolu Kaybettik Bulana Ödül Var


Tatil günümüz de bir futbol ziyafeti yaşayalım dedik ama sadece bunu dilemek ile kaldık maçların yarısını uykuda geçirdik.

İlk olarak Hacettepe - Fenerbahçe maçını izledik hani bilmesek Fenerbahçe oynuyor diyemeyiz o kadar kötü futbol oynuyor sarı lacivertli takım , Alex'i bir kenara alsak kaleye gidemeyecekler. Saha zaten garip bir şekilde suni çim herkes bir şeyler söylüyor ama kim ne derse desin ısınamadık bu zemine.

Fenerbahçe takımı öne geçtiği maçta puansız ayrılıyor Ankara deplasmanından hem de kaçta biri bütçeye sahip olan Hacettepe karşısında oluyor bu . Tamam bir takım kendisinden daha güçlü bir ekibi mağlup edebilir ama Hacettepe takımı da öyle müthiş oynamadı , Fenerbahçe hataları yaptı rakibine topu kaleye göndermek kaldı.

Sarı lacivertli ekip böyle giderse daha çok maç kaybeder , devler ligini konuşmayalım bile . Yedek oyuncuları oldukça yetersiz kulübe de birileri gözüksün diye Fenerbahçe takım kadrosunda yer alıyorlar başka bir etiketleri yok.

Gecenin ilerleyen saatlerinde Galatasaray - Antalyaspor maçı başladı yine anormal bir güç farkı var ama bunu hissedemiyoruz. Skibbe hatalardan biraz ders almış olacak daha farklı bir şeyler yapmaya çalışmış ama yine tam becerememiş.

Forvette formsuz Ümit Karan'da ısrar etmesi ne kadar sürecek bilinmez ama Milan Baros'u bu tür maçlarda takıma ısındırmazsa ne zaman ondan tam randıman alır bilinmez . Diğer bir olay Arda'yı oynatmayabilirdi , milli futbolcuhangi takım için mücadele etse 90 dakika sahada kalıyor ve vücut bir yerden sonra iflas etme durumuna gelebiliyor.

Ayhan yerine Topal tercihi olsa gayet yerinde olabilirdi , Ayhan'da klasik basit top kaybı yapma hastalığı var bu kaptırdığı toplar yüzünden kaç kere takımını yaktı ama hala aynı devam ediyor. Hasan konusuna girmeye gerek yok zaten elinde adam kalmadı o bölgede neredeyse Hasan'ı bile kaybediyordu , bir ihtimal Meira'yı sağ tarafa çekip Emre'yi deneyebilirdi ama bunun için fazla eleştiremeyiz.

Antalyaspor yabancılarının yeteneksiz olmaları yüzünden üç puan alabileceği maçı tek puanla tamamladı , zaten kapasitesi sınırlı bir takım ama ileri uç oyuncuları gözle görünür bir fark yaratmazsa işleri zor görünüyor.

Bu maç futbol açısından iyi geçti , bol pozisyonluydu ama Avrupa kupası maçları öncesi bir başka büyük takımın döküldüğünü görünce çokta iyi olmadı. Neyse ki sarı kırmızılıalrın rakibi de kendinden beter durumda.

Haftanın son maçına baktık Ersun Yanal dedik , hücum dedik , Delgado hareketlendirir diye bekledik ama gece öncesi uyku provası yapmak zorunda kaldık.

Trabzonspor kendi sahasında oynuyor ama sanki yenilmesekte olur havasındalar , tek akılda kalan pozisyon Serkan'ın etkisiz vuruşu hadi biraz zorlayalım Gökhan Ünal'ın ilk yarıda ki hedefi bulmayan şutu.

Arka taraf sağlam ama ileri uçta kıpırtı yok açıkça Yattara'da olmayınca Trabzonspor maçını seğretmek eziyet gibi , Gineli oynasaydı bu maçta yine bir nebze heyecan olurdu.

Beşiktaş cephesinde de durum aynı herkes puan kaybetmiş üç alıp avantajlı konuma geçeyim deneceğine , kaybetmeyeyim ne şiş yapsın ne kebap deniyor. Ertuğrul Sağlam'ın biraz cesur olması lazım bu kadar da korkak futbol oynatılmaz , rakibe saygı duymak başka kendi büyüklüğünün farkında olmak bambaşka bir durum.

Koca 90 dakika içinde Beşiktaş'ın neredeyse pozisyonu yok kaleye atılan şut sayısı dört çerçeveyi bulan sayısı sıfır olunca zaten yorum bile yapmaya gerek duymuyoruz. Arka tarafta Sivok ve Zapo ikilisi oldukça sağlam duruyor o beölge güvende siyah beyazlı takım için.

Maçın iyileri Rigobert Song ve Beşiktaş'ın Çek oyuncuları olunca diğerleri neredeydi diye sormak lazım ama o kadar ağırlık çöktü ki üstümüze bu soruyu sormakla fazla uğraşmayacağız.

İnşallah takımlarımız haftaiçi aynı performansları ortaya koymazlarda ulusça rezil bir hafta yaşamayız.

Tam Yol İleri Geliyoruz Gari


Basketbol Milli takımımız 4'te 4 yaparak bizleri şaşırttı dersek abartmış olmayız , hazırlık maçlarında alınan sonuçlar , kadro yapısı ve Tanjevic'in her saniye rotasyon denemelerini düşününce üst düzeye yaklaşamayacağımızı düşünüyorduk.

Fakat Tanjevic bizleri de yanıltarak iyi bir harmanlama yapmış ve Milli basketbol takımımız neredeyse bir makina düzeyinde oynuyor , bu düzenin içinde Ömer Aşık ve Onan'da olsaydı şu an olduğumuzdan daha kuvvetli olabilirdik.

Özellikle Fransa ile oynanan maçta gerçekten mest olduk desek abartmış olmayız çünkü son sekiz senedir bu türlü oyunu neredeyse hiç görememiştik. İlk zamanlarda Nowitzki örneği verip yanındaki isimlerin katkı yapamadığını söylemiş ve Almanya'nın dibe vurmasının nedeninin bu olduğunu belirtmiştik.

Fakat bizim için durum farklı oldu veya olması gereken gerçekleşti Hidayet'in yanında yer alan isimler müthiş katkılar yaparak Milli yıldızımız üzerinde ki yükü hafiflettiler ve kendileri de ön plana çıktılar. Yalnız bu ön plana çıkma takım oyunu içerisinde oldu bu çok çok önemli bir husus.

Ersan , Kerem Gönlüm ve Tunçeri özellikle de Ender inanılmaz oynuyorlar Ender'in aşama göstermesi çok şaşırtıcı gerçekten bu zamana kadar bunun parıltılarını fazla görememiştik. Bu oyuncuların iyi performans göstermesinde Tanjevic'in de zamanında müdahalelerinin payı var eskisi gibi bir düzensizlik içinde rotasyona gitmiyor o da kafasını toparlamış ve bu işe konsantre durumda.

Zaten Tanjevic bu tür takımları seviyor tek yıldız isim ve genç oyuncular , takımda bir sürü etiketli isimler olunca onlarla geçinemiyor , anlaşamıyor. Japonya'da ki Dünya Şampiyonası'nda genç takımımız ile iyi basketbol oynayıp oldukça da başarılı olmuştuk.

Yalnız hücumda biraz daha hareketli olup , kısa süreli sayı krizlerine girmezsek çok daha iyi durumda olacağız tabi hücumda Fatih ile başlayınca hücum gücü sınırlı olduğu için dört kişi ile hücum etmek zorunda kalıyoruz ve Fatih sete set hücumda tam bir saatli bomba.

Hücumda olan açığı Oğuz Savaş ile kapatabiliyoruz ama uzun rotasyonumuz oldukça dar olduğu için belli bir süre sonra onunda gardı düşüyor ama hücum anlamında gerçekten sürükleyici bir isim. Burada Ersan İlyasova'nın rolü önemli çünkü aldığı ribaund ve yaptığı bloklar sete set hücumda rakibin kafasına acabaları getiriyor ve diğer uzunlarımızı da rahatlatıyor , Fransa maçında oynadığı oyun ve ortaya koyduğu performans derslik nitelikteydi.

Ortayı kapatmakta bazen sorunlar yaşayabiliyoruz bunu da çözmemiz gerekli rakip içeri sızarak kolay sayılar bulabiliyor , topu her zamankinden hızlı getiriyoruz ama biraz daha hareketli olmalıyız . Dünya basketbolunda artık bütün takımlar yarı sahayı çabuk geçerek hücuma başlıyorlar , bu durum biz de biraz kronik ama değişeceğini umalım.

Her maçta değişik bir isim çıkıp takımı sırtlıyor ve bizim için de seyretmesi zevkli oluyor , istekli ve arzulu bir Milli takım olunca da insanın tribünden sahaya inip '' Ben de oynayabilir miyim? '' diyesi geliyor. İnşallah böyle devam eder ve bozulmayız , mağlubiyetler fazla önemli değil yeter ki bu yolda adımlar atmayı kesmeyelim.

12 Eylül 2008 Cuma

Taçsız Kral Metin Oktay


Türk sporunun unutulmaz isimlerinden Metin Oktay'ın yarın ölüm yıldönümü , 91 yılında geçirdiği trafik kazası sonucu hayatını kaybeden Metin Oktay sabah saatlerinde kabri başında anılacak.

Ruhu şad olsun...



Eşim ve ailesinin sürekli baskısındaydım . Evliliğimin ilk günlerinde topu bırak diye diretmişlerdi.

Gülüp geçmiştim bu komik sözlere. Ben nasıl aç susuz yaşardım ki? Futbol benim dünyamdı. Topu bırak emri yerine gelmeyince bu defa daha komedi bir teklifle karşılaştım ' Galatasaray'ı bırak İzmir'e dön...' diye diretiyorlardı.



Galatasaray'ı bırakacağım ha? Allah korusun! Allah yazdıysa bozsun! Galatasaray benim dünyam, Galatasaray benim yuvam. Nasıl bırakırım Galatasaray'ı? Evet İzmir'i eşim kadar severim ama benim bir de sevdiğim Galatasaray'ım var.

O aralar bizim Rusya seyahatimiz vardı. Eşim Oya, kafasındaki acı planı İzmir' de uygulamaya koymuş. Benim adımı ve imzamı kullanarak, beden terbiyesi genel müdürlüğüne bir mektup götürmüş...


Gazetecilere de ' Metin Galatasaray'da satışa çıkarılmasını istedi ' demiş... Aman yarabbim... Böylesi görülmüş şey değildi. İzmir bölge müdürü mektubu almış ve 'peki efendim' demiş. 'mektubu hemen Ankara'ya yolluyorum...'

Bu mektubu ciddi zanneden Galatasaraylıları bir telaş almış. Ben Rusya'da iken bir yardım kampanyası açılmış. Amaç para toplayıp benim Galatasaray'da kalmamı sağlamak. Bunu duyunca Oya İzmir'den feryadı basmış ' Metin 500 bin liraya bile Galatasaray'da kalmayacak.'


Haber bana ulaştırılınca, gazetecilere bir açıklama yapmak zorunda kaldım ve şu mesajı ilettim : ' Galatasaray'da kalmaya ailece karar vereceğiz. İzmir'i, eşim Oya kadar severim ama benim bir de yürekten bağlandığım Galatasaray'ım var.' ama Oya, Topağacı'ndaki evi boşaltıp, eşyaları İzmir'e götürmüş. olacak iş mi? O eşyaların bir çoğunu evlenirken Galatasaraylı taraftarlar hediye etmişlerdi. Ne derdim Galatasaraylı taraftarlara ben?

Rusya'da artık daralmaya başlamıştım. Nihayet Yeşilköy'e inmiştik ama gözlerime inanamıyordum, İzmirsporlu yöneticiler beni kaçırmaya gelmişlerdi hem de bavul dolusu para ile. Tabii Galatasaraylılar da korumaya.


Meğer biz Rusya'dayken kamuoyu ikiye bölünmüş, Oya mı kazanacak, ben mi? Ben Galatasaray'ı seviyordum elbette benim dediğim olacaktı ve Rüçhan Atlı'nın otomobiline biniyordum.

Önce bizim eve gittik. Kayınvaldem 'Buraya Galatasaraylılar giremez ' deyip kapıyı Rüçhan ağabeyin yüzüne kapamıştı. Hava elektriklenmiş eşimle tartışmıştık, yüzüklerimizi atmıştık. Bir basın toplantısı düzenleyerek 'Ben parayı Galatasaray'a tercih etmem ' diyor ve Galatasaray'da kalıyordum. Avukatım Süha Özgermi Karşıyaka adliyesindeki üçüncü celsede boşanma işini bitirmişti bile...



'' Sarı-kırmızılı renklere küçükten beri hayrandım. Galatasaray İzmir'e geldiğinde okuldan kaçar, maça giderdim. Bence Galatasaraylılık din gibi , mezhep gibi yerleşmiş , köklü bir inançtır. Galatasaray'ı işte bunun için tercih eder ve Galatasaraylılığımla her zaman gurur duyarım."

METİN OKTAY

Tutumlu Sever Oyunu

"http://cache.daylife.com/imageserve/07k33ge5QOckI/340x.jpg" grafik dosyası hatalı olduğu için gösterilemiyor.

Michael Laudrup önü açık bir teknik adam ve Brondby ile Getafe'de elde ettiği başarılar ortada hele Danimarka temsilcisi Laudrup gittikten sonra bir türlü belini doğrultamıyor. Zaten Laudrup gelene kadar da çöküş süreci içerisindeydiler.

Laudrup'un adı Fenerbahçe ve Galatasaray ile de geçmişti ama olmadı belki de bunun sebebi Adnan Polat'ın dediği gibi ''Tutumlu'nun istediği fiyatlara yaklaşmamız mümkün değil '' cümlesinde saklıydı.

Bir ara PAO ile anlaştığı söylentileri yayıldı fakat yeşil yoncalarda Ten Cate ile anlaşıp takımın başına Hollandalıyı getirdiler , Laudrup'un kimseyle anlaşamaması uzlaşmaz bir isim havası yarattı ama perde arkasında menajer menfaati var gibi.

Laudrup bu kadar yetenekli teknik adam olmasına rağmen bir takım bulamaması düşündürücüydü ama geçen günlerde Spartak ile sözleşme imzaladığı açıklandı ama işin içinde Tutumlu olunca biraz çekingen yaklaştık çünkü her an fiyat yükseltebilirdi. Ama karşısında Ruslar olunca bu tarz yaklaşımlar fazla etkili olmuyor '' Neyse fiyatın söyle alalım. '' diyorlar.

Ama bugün resmi imzanın atıldığı doğrulandı ve Michael Laudrup 18 aylık bir sözleşme yaptı ama bana göre 10 maçlık bir imza attı çünkü Rus liginde fazla kalmak istemeyecektir. Zaten Danimarkalı teknik adam iki sene çalışıp alacağı parayı bonkör Ruslar sayesinde 10 maçta kesin çıkartır , bu arada da boşta kalmamış, bir takım çalıştırmış olur.

Tutumlu kendi istediklerini yaptırabilecek takımı buldu o kadar parayı ya Ruslar verirdi zaten ya da Araplar başka türlü olması imkansızdı ve de olmadı . Bu işten en karlı çıkan yine Bayram Tutumlu oldu, anormal fiyatını birine onaylattı ve kendisi de güzel bir cep harçlığı aldı.

Son zamanlarda kendileri para kazansın diye sporcuları kukla yapan ve huzurlu olan adamın huzurunu kaçıran menajerler can sıkmaya başladı.

Galibiyet Olasılıkları




Galatasaray - Antalyaspor : Lige verilen aranın ardından perde tekrar açılıyor , iki takıma da baktığımızda ortada büyük bir güç farkı olduğunu görüyoruz.

Antalyaspor oynadığı iki maçta da 3-2'lik skorlar ile sahadan ayrıldı , Galatasaray ise bugüne kadar oynadığı beş maçın üçünü üst olarak bitirdi.

Skibbe bu maç için iki forvetle oynamayı planlıyor bu önemli bir gelişme ileri ikili için Baros ve Ümit Karan en büyük aday olarak gözüküyor , Lincoln'ün 11'de başlayıp başlamaması kesin değil ama sarı kırmızılı ekip çok klas ayaklara sahip ve skora gidebiliyorlar.

Antalyaspor'un defans hattını da göz önüne alarak bu maç 2,5 over olarak sonuçlanabilir.


Gaziantepspor - Ankaragücü : Gaziantep takımı sezon öncesi İtalyan takımları ile maç yapmanın faydasını görmüş , lazım olduğunda iyi defans yapıyorlar ve hücuma hızlı çıkıyorlar.

Ankaragücü cephesinde ise bir dağınıklık söz konusu sahada ki futbol anlamsız bir şekilde akıp gidiyor , herkes bir oraya bir buraya koşuşturuyor organize bir durum yok.

Tabata çok formda ve Beto'nun da oynama ihtimali olduğu söyleniyor , bu şartlar önünde Gazinatepspor 3'te 3 yapmalı.


Sao Paulo - Flamengo : Son 4 maçının 3'ü berabere biten Sao Paulo artık kazanmak istiyor ama karşılarında zorlu bir raki var.

Sao Paulo kendi sahasında rakiplere galibiyet şansı tanımıyor ama kendi de üç puan alamıyor böyle olunca beraberliklere abone şekilde devam ediyorlar. Forvetlerinin atamadıkları golleri defanstan Hugo gelip atıyordu ama bu ara o da suskun durumda.

Flamengo ise kriz döneminden çıkmış gibi gözüküyor. Son altı maçtır mağlubiyet yüzü görmüyor kırmızı siyahlı ekip. Deplasman takımının en büyük sorunu elinde olan bütün kaliteli forvet ve hücum oyuncularını Avrupa'ya göndermeleri ellerinde kimse kalmadı neredeyse.

Çok zor bir maç olacak ama Sao Paulo'nun artık kazanma vakti geldi diyebiliriz , çok saldırgan oynayacaklardır.


Jaguares - Indios de Juarez : Jaguares takımı geçen seneden kalan sekiz oyuncusunun cezası tamamlanınca çıkışa geçti bir de İtamar'ın sakatlığının düzelmesi yukarıya çıkışı daha da hızlandırdı.

Jaguares bu maçta Hernandez ve Danilinho'dan yararlanamayacak , Indios cephesinde ise Mario Alvarez'in durumu şüpheli görünüyor.

İndios son haftalarda çıkışa geçti fakat çok etkileyici bir oyun oynamıyorlar , defans hattı ve kalecileri hata yapmaya çok müsait , ileri uçta Maggiolo çok yalnız kalıyor.

Jaguares kalite bakımında Indios'tan iki gömlek daha üstün hem de Itamar'ın form tutmasıyla güzel bir galibiyet elde edebilirler.


Toluca - Monterrey : Sekiz puanı nasıl topladığını anlayamadığımız Toluca sahasında Monterrey'e karşı bir sürpriz yaratabilir mi şüpheli.

Ricardo La Volpe bu mücadele de Carlos Ochoa'yı yedeğe çekecek ve oyunun akışına göre şans verecek , ileri ikili son haftaların formda ismi Humberto Suazo ve Borgetti'den oluşacak.

Toluca zaten deplasmanlarda başarısız bir ekip ama kendi sahasında oynadığı maçlarda da o kadar etkin değil rakibi bir türlü ezemiyorlar , on pozisyon bulsalar birini anca gole çeviriyorlar.

La Volpe'nin ekibinin Cruz Azul maçında beri yükselen bir grafikleri var ve sahadan yenilmeden ayrılacaklarını düşünüyorum.

11 Eylül 2008 Perşembe

Azteca'da Buluşalım


Meksika'nın efsane forvetlerinden Blanco kartalların Kanada ile oynadığı eleme maçında milli formaya veda etti.

35 yaşındaki emektar forvet çeşitli takımlarda forma giydi ve en son durağı MLS takımlarından Chicago Fire. Maçın bitimine bir dakika kala Fernando Arce yerine oyuna giren Cuauhtémoc , son düdüğün çalması ile arkadaşlarının omuzlarında sahayı terk etti.

Ulusal kanala verdiği demeçte '' Milli takım kariyerimin sonundayım , artık benim için bir devir kapandı '' diyen Blanco efsanevi Azteca stadında bir maç daha oynayarak milli formaya veda etmek istediğini dile getirdi.

Blanco 98 ve 2002 Dünya kupasında forma giymiş ve Güney Kore maçında yaptığı topu bacaklarının arasına sıkıştırıp iki oyuncuyu ekarte etmesi hala hafızalardaki tazeliğini koruyor. Onun için diğer anı ise 2006'ya gitmeyi çok isteyip sigara tiryakisi La Volpe engeline takılmasıydı.

Kendine has oyun tarzıyla kendisine hayran bırakan Blanco'yu Club America'da yaptıkları çılgınlıklar ile de hatırlayacağız .

Borgetti sıra sana geliyor haberin olsun , duyanlar duymayanlara anlatsınlar...

Her Başarısız Antrenörün Geçmişinde Bir Yıldız Öyküsü Yatar


Brezilya milli takımı son aylarda aldığı sonuçlarla oldukça eleştiriye açık hale gedi , bu durumun baş sorumlusu ise Dunga olarak gösteriliyor.

Efsane oyuncu takım tertibi ve oynattığı futbol ile gerçekten bu işte acemi olduğu izlenimi veriyor , Dunga her efsane oyuncunun iyi bir taktisyen olamayacağına en iyi örneklerden biri. Brezilya en son teknik adam krizine girdiğinde Dünya Kupası'na katılamamak ile karşı karşıyaydı ama son anda kendilerini şampiyonaya atmışlardı.

İlk olarak Dunga'nın takımını Venezuella ile ABD'de yapılan hazırlık maçında seyretme fırsatını yakalamıştık ama seyrettiğimiz sadece Venezuella olmuştu. Brezilya takımı koca doksan dakikayı sadece yarım pozisyonla kapamış ve arkasında verdiği açıklarla dörtlük , beşlik olmaktan şans eseri kurtulmuştu.

O maçtan beri bir şeylerin oturmadığı ve ters gideceği görünür gibiydi ama Brezilya'nın bu kadar da dibe vurucağını kestirememiştik , ondan önce oynanan Kanada maçında iki gol yemeleride tesadüf olarak algıladık ama aşının tutmadığı kabak gibi meydana çıktı.

Dunga'lı Brezilya milli takımı son dört deplasman maçından sadece bir galibiyet alabildi o da geçtiğimiz hafta oynanan Şili maçındaydı , hani bun durum Brezilya için fazla söz konusu olmasa da diğer takımlar için kabul edilebilir bir durum olarak gözüküyor.

Brezilya ezeli rakibi Arjantin ile kendi evinde golsüz berabere kalınca memnuniyetsizlik seviyesi biraz daha yükselmeye başladı , benim de tahmin ettiğim gibi Olimpiyatlarda Arjantin karşısında bir fiyasko daha yaşadılar ama bu daha büyük depremlerin habercisi olacaktı.

Şili maçında biraz üstü örtülen Dunga'ya karşı nefret dalgası son Bolivya maçında en üst düzeye kadar çıktı çünkü o Bolivya grupta son sırada ve oynadığı dört deplasman maçında en az üç gol yemiş durumda. Dört gün önce Ekvator kendi sahasında Bolivya'yı 3-1 mağlup ederek sondan birincilikten yedinci sıraya tırmandı.

İşte böyle bir takımla Brezilya golsüz berabere kalarak herkeste şok etkisi yarattı , gerçekten 40 yıl düşünülse akıllara gelmeyecek skandal bir sonuç. Dunga'nın bu işi kıvıramadığı açıkça belli , takım üzerinde fazla ağırlığını koyamıyor ve o müthiş yetenekler günlerinde olurlarsa Brezilya skora gitmeyi beceriyor.

Dunga çok iyi bir oyuncu ve karizmatik bir kaptandı , Zagallo ile 98'de finale kadar gitmişlerdi bari onu biraz gözleyip , yorumlasaydı daha iyi bir istatistik tutturabilirdi. Sonuçta yıldız futbolcuların bazılarının teknik adam olarak bocaladığını çok gördük Dunga ilk olarak tarihe geçmeyecek canını sıkmasına gerek yok

Takke Düştü Görünmeyen Kalmadı



Ermenistan maçı yazısında deplasmanda oynadığımız futbolu tekrarlarsak çok zorlanacağımızı söylemiştik ama gördük ki o kadar bile futbol oynayamadık.

Dört maçtan oniki puan yapmak çok yakın bir hedefken lastik ikinci maçta patlayıverdi ama öyle böyle değil , hakem penaltı noktasını göstermese ne olacaktı açıkça belliydi. Bu kadar kötü oynanır mı diyorduk ama daha kötüsünü de gördük.

Maça fena başlamadık diyecektik ama takımın ateşliyicilerinden Tuncay sakatlanınca Belçika takımı hemen suyu üstümüze boşalttı ve bizim ateşimizi söndürdü. Ondan sonra hiçbir şey yapmayan bir milli takım organizasyonu vardı , hangi takımda oynarsa oynasın Arda'nın tek başına maçı kurtarma hamlesinden başka bir şey göremedik. Galiba Arda'nın da kaderi bu teknik direktörlerin kayıtsız kaldığı anda kendisinin devreye girmek zorunda kalması.

Bir dip not eklemek lazım Ermenistan maçında Halil niye alınmadı demiştim ama sahada öyle bir Altıntop vardı ki kenarda oturması daha hayırlı olur , neredeyse maçın başından sonuna kadar oynayan Altıntopların Halil olanı hep şikayet etmeyi bırakıp biraz rakip kaleye konsantre olmalı.

Volkan'a da biraz değinirsek hep aynı tarzda golü yiyor , havadan gelen topu seyrediyor içeri düşene kadar keyfini bozmuyor bir hamle yapması lazımken nasıl bir kurgu varsa kafasında topa dokunmuyor . Oysa geriye doğru sıçrasa çok rahat çıkarabileceği bir top ve sadece bu maç için değil, Fenerbahçe'de de aynı hataları yapmaktan çekinmiyor.

Emre ise yine aynı istekli ama gücü yok bir kaç dakika parlıyor sonra ortada yok , aldığı topların çoğunu ya kaptırdı ya da topu doğru dürüst kaldıramadan rakibin kafasına attı. Bir de sol tarafa değinmek lazım Çağlar orada oynadı ama hücum yönünden eksik kaldı , çok heyecanlıydı arasıra hatalarda yaptı ama ikinci yarı oyuna girmesi gereken adam Uğur Boral'dı. Hücum anlamında golü attım işim bitti diyen Belçika karşısında sağlı sollu tokatlar atmamız gerekirken Terim bunu tercih etmedi.

Şimdi oyuncuları tek tek analiz etmeyeceğiz tabi , biraz Fatih Terim'e bakalım. Sinyor Terim garip oyuncu tercihleriyle ve değişiklikleriyle bakın ben neler yapıyorum demeye getiriyor işi , hadi Çağlar'ı oynattı Boral'ın defans yönü kuvvetsiz diye ama ikinci yarıda neden oyuna sürmedi ? Terim'im böyle değişik yönleri var Frank De Boer bile çoğu kez eleştirmişti Galatasaray yıllarında '' Önümdeki kurgu böyle olursa ben bir şey yapamam'' diye ama Terim bildik Terim her zaman olduğu gibi bildiğini okudu.

Emre ısrarı gerçekten çok anlamsız akrabam değil diyor ama kendi çocuğu gibi davranıyor , medyanın önüne atmayayım diye kötü oynayan adamı doksan dakika sahada tutuyor. Terim dün oyuna gerektiği gibi müdahale edebilseydi bu kadar kötü oyuna rağmen yine kazanabilirdik ama Fatih hoca kötüyü daha da kötü yapıp kazanmayı seçiyor.

Terim'in artık sevimliliği kalmadı hem de Avrupa Şampiyonası biteli fazla olmamasına rağmen , dün Belçika 'nın teknik direktörü ile bu kadar uğraşmamalıydı , zaten Belçika'nın istediği buydu belki de Terim'i gerip onu saçma sapan tercihler yapmaya yöneltmekti. Zaten Fatih Terim'de bu işlere yatkın olduğu için geri çevirmedi.

Fatih Hoca'nın artık kulüp takımı çalıştırması lazım çünkü kredisi yavaş yavaş tükenmeye başladı , hele en son bir spor yazarına telefon açıp küfür etmesi sonun başlangıcı oldu.

9 Eylül 2008 Salı

İbo'dan Milli Formaya Veda...

İbrahim Kutluay şüphesiz Türk sporunun en çok tartışılan, medyada özel hayatı ile birçok kez gündeme gelen, spor camiasının yakışıklı çocuğu ve her zaman popüler olan bir sporcularından biridir.

Türk basketbolunun tartışmasız en iyi şutörlerinden İbrahim Kutluay yavaş yavaş parkelere veda etmeye hazırlanıyor. 2008-09 sezonu için hangi takımda oynayacağı beli değil, şu an karar aşamasında ancak yıldız oyuncu tam 258 kez giydiği 18 yıllık milli takım kariyerine Fransa maçı öncesinde son verecek.

Dile kolay tam 18 yıl çeşitli kategorilerde milli formaya hizmet edip rakip potalara atılan 3212 sayı.

Özel yaşantısı, sporcu duruşu, çalışkanlığı, sol elini fazla hatırlamaması gibi özellikleri ile Türk basketbolun ‘10’numarası İbrahim Kutluay, 9 Eylül 2008 günü itibari ile milli takımda olmayacak.

Basketbolcu olarak, Euroleague’de ilk şampiyon Türk sporcusu olma özelliği taşıyan Kutluay kariyerinde bir çok ilki de gerçekleştirmenin ayrıcalığını yaşıyor.

İbrahim Kutluay’ı hiç aklımıza gelmediği bir zamanda biraz da sürpriz bir durumda NBA’de bulmuştuk. 2004 yazında ABD milli takımı ile oynadığımız hazırlık maçlarındaki performansı ile Seattle scoutlarının dikkatini çeken kara oğlan, yine bir şekilde ilkleri gerçekleştirerek draftsız NBA yolunu tutan basketbol tanrılarının arasına katılmıştı.

Tabi sadece ABD ile oynadığımız hazırlık maçlarındaki performansı ile bu transfer gerçekleşti demek pek doğru olmaz. Zira Kutluay’ın Panathinaikos ile yaşadığı lig, kupa, Euroleague şampiyonlukları bununla beraber Fenerbahçe , Efes Pilsen ve Ülkerspor maceralarındaki başarısının etkisini de inkar edemeyiz.

Sol elini kullanmayan, dribbling yeteneği zayıf, adam geçme kabiliyeti olmayan bir oyuncu olarak özellikle topsuz alanda çok başarılı olan ve perde üstü çabuk atışları ile nam salan Kutluay bakalım basketbol kariyerine kulüp bazında hangi organizasyonda devam edecek.

Geçtiğimiz yıl askerlik problemi nedeni ile Yunan Paok takımına transfer olan İbrahim, bu yıl Türkiye de oynayacak ancak henüz bir takımla anlaşmış değil.

Türk basketbolunun unutulmaz isimleri arasında yer alan Kutluay, Fransa maçından önce alacağı ödül ile aktif milli takım oyunculuğunu bırakarak bayrağı genç nesillere devredecek.

Yarın Abdi İpekçi’de basketbolumuzun önemli şutörlerinden İbrahim’e vefa duygumuzu gösterelim ve onu avuçlarımız patlayıncaya kadar alkışlayalım , teşekkürler İbrahim...


İbrahim Kutluay 'ın Biyografisi


1990 yılından itibaren değişik kategorilerde olmak üzere toplam 258 kez milli formayı giyindi.

Rakip potalara 3212 sayı attı.

Basketbol kariyerine 1990-91 sezonun da Fenerbahçe’de başladı. 9 sezon sarı-lacivertli ekipte yer aldı. 1 lig , 3 Cumhurbaşkanlığı Kupası sevinci yaşadı.

1997-98-99 yıllarında Avrupa All-Star kadrosuna seçildi.

1999-2000 sezonunda Efes Pilsen’e transfer oldu.

Efes Pilsen ile final-four oynayıp, Avrupa üçüncülüğü yaşadı.

1999-0000 sezonunda TBL ’de yılın yerli oyuncusu ve en skorer oyuncu ünvanlarını kazandı.

2000-01 sezonunda Yunan AEK takımına transfer oldu.

2001-02 sezonunda bir diğer Yunan ekibi Panathinaikos’a transferi gerçekleşti.

2001 yılında Yunanistan’da all-star kadrosuna seçildi.

Panathinaikos ile lig , kupa şampiyonlukları yaşarken Yunan liginin en iyi 5’ine seçilme başarısı gösterdi.

2002 yılında yine Panathinaikos ile lig ve kupa şampiyonluklarının yanı sıra Euroleague şampiyonluğu da yaşarken , bu kupayı kazanan ilk Türk sporcusu olarakta tarihe geçti.

2003-04 sezonunda Ülkerspor’a transfer oldu ve Ülkerspor ile Cumhurbaşkanlığı Kupası'nı kazandı.

2004 yazında ABD ile oynadığımız hazırlık maçları sonrasında draftlara katılmadan NBA takımlarından Seattle Supersonics 'e transfer oldu.

2005 yılında Panathinaikos’a geri döndü , eski takımı ile lig ve kupa şampiyonluğu kazandı.

2005-06 sezonunda tekrar Ülkerspor ’a transfer olarak lig ve Cumhurbaşkanlığı Kupası sevinci yaşadı.

Kariyerine, Ülkerspor ile birleşen Fenerbahçe Ülker ile devam eden Kutluay geçirdiği başarılı sezonun ardından askerlik problemi nedeniyle Yunan Paok takımına transfer olmuştur.

Yunan ekibinden ayrılan Kutluay birçok teklif arasından seçim yapma durumunda olup yeni sezon için ülkemizden takımlar ile görüşmektedir.

Kutluay ayrıca 2001 yılında Türkiye ‘de düzenlenen Avrupa şampiyonasının ardından turnuvanın en iyi 5’i arasında yer almıştır.


Sencer Özkal

7 Eylül 2008 Pazar

Hayatımızda Yerin Çok Başka

[billyjuniors.blogspot.com.jpg]


Hemen herkesin tutkunu olduğu Football Manager oyununun tanıtımı yapıldı , bir sürü yeni özelliğin eklendiği oyun 14 Kasım'da bilgisayarlarımızda ki yerini geri alacak . Ayrıca Football Manager oyunu Macintosh için de piyasaya sürülecek.

İlk olarak göze çarpan değişiklik bazılarımızı üzen cinsten çünkü oyuna 3D girmiş durumda , bu duruma alışmak ne kadar zaman alacak ve benimsenecek mi zamana bırakmak lazım ? Bunun yanında diyaloglar daha da ileri götürülmüş durumda , basın ve futbolcu konuşmaları daha da işin içine girmiş.

Maç içinde yardımcının takımın ne durumda olduğunu kulağınıza fısıldaması ve basına konferans verme gibi özellikler , bayan menajer olarak oyuna başlama gibi özellikler de göze çarpıyor. Bütün transfer sistemi baştan aşağıya değişmiş durumda gerçeğe daha yaklaştırılmış.

Oyunun çıkış zamanı yaklaştıkça diğer özellikleri de duyurulacaktır ama bu kadar değişime rağmen skin hala aynı duruyor ona da bir çare bulsalar gayet iyi olacak. Açıkçası 3D görüntüleri de yıllar önce Play Station'da oynadığım LMA Manager'i hatırlattı , sevinenler olacaktır ama bir CM 00/01 jenerasyonu oynayıcısının buna sevinebilmesi oldukça imkansız görünüyor.

Hala güncelleyip oynadığımız CM bu kulvarda ki liderliğini koruyor , ölmedi kalbimizde yaşıyor.

Spor Akademileri ve Türk Sporu


Üniversitelerin beden eğitimi bölümleri için her yıl binlerce genç amansız bir mücadele ve kıran kırana bir rekabet veriyor. Amaç bu ülkenin beden eğitimcisi,spor yöneticisi,antrenörü olmak. Herkesin idealine ve işine saygılıyım ama gerçekleri de göz ardı etmemezlik olmaz hani.

Beden eğitimi ve spor yüksek okulu öğrencisi konumundakiler ve sporun hayatında ki önemi büyük olan bu arkadaşlarımız spor akademisi öğrencisi olmaktan muazzam derecede pişmanlar .

İnsanlar hep kendilerinden uzakta şeyler için umut ederler, onu bir türlü kaba sığdıramazlardır. Onlar için de bir zamanlar bu böyleydi. Hepsinin tek hayaliydi spor akademisi ve onun öğrencisi olmak ama görüldü ki ülkemde hayal kurmak , idealist olmak ve bazı şeyleri değiştirebilmek imkansızmış.

Birçok genç bu okullara girmek için ter döküyor , yazın sıcağında güneşin altında , oksijensiz salonlarda çalışıyor, birçok genç yıllarını spora vererek doğal olarak bu okullardan bir beklenti içinde oluyor ama biri geliyor yolda dahi yürümemiş önünden geçen topu dahi eğilip almamış , değil derbi maçı spor haberi bile seyretmemiş ama gelin görün ki o kişi tıngır mıngır elini kolunu sallayarak spor akademisine girmiş yüksek yüksek öss hampuanları ile.

Bu bir olumsuzluk bir motivasyon , istek kaybı yaratıyor . Gelin görün bir de bu öğrencilerin okul içindeki durumlarını isteklerini , ideallerini . Ortaya işte kısa yoldan para kazanmaya çalışan insanlar , sporcu tanımı aykırısı sporcular, başarısız takımlar ve organizasyonlar, altın madalyasız olimpiyatlar çıkıyor.

Evet konu nereden nereye geldi . Bu olaylar işte bu kadar uzun ve ehemmiyetli .Türk sporu ve sporcusu kimlere emanet ediliyor görün ve duyun . Gençlerimiz , yavrularımız kimler tarafından idare ediliyor işitin ve düşünün, sonra da karalara bağlamayın altınsız olimpiyatlar , kavgalı maçlar , şikeci sporcuların ardından...


Türk sporu ve spor eğitmeni kökünden başlanarak bir vizyon kazandırılmalı , nasıl ki bir şampiyon atlet küçükken bu spora başlıyor ve titizlikle eğitiliyorsa , o sporcunun yetiştiricisi de onun kadar eğitim görmeli , belli bir donanıma sahip olmalı .Belki ondan sonra altınlar, gümüşler gelir belki ondan sonra sporcu tanımımız , spoara bakış açımız değişir.


Sencer Özkal

Galibiyet Güvercini Bizim Üstümüze Kondu

Gerginlikti , protestoydu , kötü zemin ve sert futbol derken milli takımımız sahaya çıktı ve mücadelesini ortaya koydu. İyidir kötüdür tarrışılır ama belli bir noktadan sonra sahada belli bir gayret vardı.

Rakip bizden aşağı düzey bir takım olmasına rağmen iç saha maçlarında efelenmesini iyi biliyordu , geçen dönem Portekiz , Polonya ve Sırbistan takımlarına bela olmuştu , maç öncesi yine aynı korkular vardı ama gerçekleşmedi.

Ermenistan takımı bireysel hatalar dışında fazla etkin olamadı bir de 30-40 metreden kaleye vurdukları amaçsız topları saymazsak zaten Ermenistan takımının hücum yaparak puan aldığı fazla görülmemiştir geride bekleyip rakibi sertlikle yıldırmak onların işi.

Ermenistan her ne kadar kötü bir takım olsa da bu grupta hatırı sayılır puanlar toplayacaktır özellikle Belçika ve Estonya'nın canını yakacaktır. İçeride oynadığı maçlar Ermenistan için çok önemli çünkü dışarıda puan almaları zor gibi asıl amaçları Güney Kıbrıs Rum Kesimi gibi adım adım yükselmek olmalı.

Maç hakkında fazla yazılacak fazla bir şey de yok kötü futbol , güzel galibiyet ve rakip forveti dörtlerken daha etkili olup farkı arttıramamız. Ama günümüz futbolunda deplasmanda alınan galibiyet her zaman değerlidir takımlar arası farkların kapanmaya başladığı şu dönemde.

Yalnız Fatih Terim'in Halil konusunda negatif ısrarını anlamak mümkün değil , Gökhan Ünal'ı soktuğun bir ortamda Halil nasıl kulübe de kalır anlamak güç geliyor. İleride top tutması için alınan Gökhan bütün topları ezdi ve kaybetti , hani biraz da Halil'i bu tür maçlarda görüp denemek gerekiyor hazır oyun rahatlamışken. Eğer Terim Halil'i oynatmayacaksa kadroya almasının bir anlamı yok.

Fazla iyi oynamıyoruz ama Fransa , Romanya gibi takımların kendinden düşük profilli rakiplerine puan kaybettiklerini düşünürsek galibiyet önemli , yalnız daha fazla hücum oynamalıyız kadromuz buna müsait ve ritim bulduğumuz zaman grupta tek rakibimiz İspanya olacak gibi gözüküyor , zaten bu tarz da oynayarak Avrupa Şampiyonasında bir yerlere geldik bunu da devam ettirmeliyiz , Türkiye'nin ekolü beklerin devamlı hücuma katkı yaptığı , ileride basan ve devamlı yeni hücum denemeleri yapan bir felsefe ile ortaya çıkmalı.

Önümüzde ki rakip Belçika iyi durumda değiller ve bizim de fazla hazır olmadığımızı düşünürsek güzel bir rakip var karşımızda , Belçika Estonya'dan bile iki gol yedi defansları çokta güven vermiyor , kadro olarak zaten bizim aşağımızda bir takım. Fakat Belçika'da alttan iyi bir jenerasyon geliyor ve önümüzde ki seneler için söz sahibi olabilirler. Belçika'yı iyi hücum organizasyonlarıyla yenebiliriz ama ilk maçımızda oynadığımız futbolu oynarsak alabildiğine zorlanırız.

Fikstür'e baktığımızda önümüzde güzel maçlar var ve İspanya ile oynayacağımız maça kadar 12 puan yapmamız sürpriz olmaz , 4'de 4 yapmanın önemi de büyük çünkü fikstür sebebiyle ikinci dönem Bosna ve Belçika deplasmanlarına gideceğiz o zamana kadar arayı açarsak oldukça rahat bir şekilde ileriye bakabiliriz 2010 şarkıları söyleyip , pasaport işlemleri için düşünmeye başlarız.

5 Eylül 2008 Cuma

100 Metrenin Tek Hakimi


Beklenen oldu Bolt rüzgar gibi gelerek Asafa Powell'ı geçmeyi başardı ama rekor gelmedi, Havanın yağmurlu olması da biraz temkinli koşulmasına neden olmadı değil.

Asafa Powell zaten yaptığı açıklama da ''Ben belki büyük yarışlar için aranan isim değilim , fazla büyük olmayan organizasyonlar benim işim.'' tarzında bir açıklama yapmış ama Bolt ile 100 kere koşsalar 90 kere Bolt kazanır gibi bir durum var ve bunu da açıklaması gerek.

Asafa'nın kafasında '' Ben küçük yarışların adamıyım. '' imajı oturmuşsa zaten yapacak bir şey yok kendi kendini baskı altına almış. Daha aktif olması gerekir bu şekilde yenilgiyi kabul etmek koşuyu bilet alıp tribünden izlemeye benzer.

Bolt ilk çıkışta sorunlar yaşasa da geri kalan kısa zaman da dahi durumu dengeledi ve uzun bacaklarıyla Powell'ı ikinciliğe itti , onun sprintine Powell'ın ayak uydurması da çok zor bu gidişle de. Gerçekten çıkışta geride kalmasına rağmen sonda ki müthiş atağı nefes kesti , koşarken sanki yerler sallanıyordu Hulk edasıyla geldi ve hesabı kesti.

Bolt rüzgarı esmeye devam ediyor ama her zaman olduğu gibi ona da dur diyen bulunacaktır. Bolt'un şu ara keyfi oldukça yerinde aman bozulmasın.

İtalyanların Premier League Aşkı


Roberto Donadoni West Ham ile transfer görüşmeleri yaparken başka bir isimden de Premier Lig takımlarına mesaj gönderildi , o da Roberto Mancini.

İnter ile şampiyonluklar yaşamasına rağmen (bana göre beleş) işsiz kalan Mancini Premier Lig'de takım çalıştırmak istediğini söyledi ve bundan sonra da adı bir iki takımla anılmaya başlandı.

Mancini'nin çalıştırmak istediği takımın Man. City olduğu söyleniyor ama Arap sermayesinin ona İnter kadar fazla tahammül etmesi mümkün olmaz , zaten takımın başında da Mark Hughes var ve yeni geldi. Şu an için Mancini'nin bu düşüncesi fantezi kapsamında yer bulabilir.

Bir başka isim ise Donadoni , o da İtalya'yı rezil ettikten sonra doğal olarak kovuldu. Gök mavililerin şansının zaten çok az olduğu grup maçlarında apaçık belliydi ama adı İtalya olduğu için kimse konduramadı. Zaten İtalyan medyası tarafından yerden yere vurulan Donadoni İtalya dışında nasıl çalışacak merak konusu , bana göre ikisi de birbirinden yeteneksiz iki teknik adam tabi Donadoni açık ara önde bu konuda.

Eğer İngiltere bu iki teknik adama çalışma izni verirse yakında Britanya çizmeye savaş açar.

10 Saniye İçin Tüm Gün Beklemek


Usain Bolt , Asafa Powell ve Tyson Gay üçlüsü bugün Belçika Grand Prix'de mücadele edeceklerdi ama Tyson Gay yine mızıkçılık yaptı yarışta yok. Tyson Gay Pekin Olimpiyaları'nda düş kırıklığı yaratmış ve bu yarış onun için rövanş niteliğindeydi ama sakatlığı nedeniyle yarıştan çekildi.

Tyson Gay sakatlığını biraz da bahane etti gibi çünkü epey de formsuz durumda bu yarışa girerse onun için koşu bir eziyete dönüşebilecek durumdaydı ondan taktiksel bir hamle olarakta görülebilir.

Geriye kaldı iki Jamaika'lı ama bu şekilde bile güzel bir yarış olmasının önüne tabi ki geçilemeyecek. Pekin'de 100 ve 200 metre'de şov yapan ve 200 metrede de rekoru da kıran Usain Bolt bu gece şovuna yeni bir halka ekleyebilir zaten çok rahat bir kişilik hani yarışta ismi anons edilince bile insana yaptıklarıyla keyif veriyor.

Kısacası Usain Bolt komple bir kısa mesafe koşucusu ve formu da oldukça yerinde gözüküyor. Asafa Powell ise tek yarışlık atlet olduğu için bu Grand Prix'te şansı biraz daha fazla görünüyor , Powell bir türlü dört koşu arka arkaya beceremediği için biraz Bolt'un gerisinde kalmış durumda.

Bolt şu an formda ama Asafa Powell'da pazar günü vatandaşına gözdağı vermeyi ihmal etmedi , Lozan'da güzel bir tek koşu örneği vererek dereceyi aşağıya çekti. Asafa Powell'ın tek atımlık barutu devreye girerse oldukça tehlikeli olabilir ve bu da 100 metre için müthiş bir seyir zevki yaratır.

Bolt Pekin'de yaptıklarıyla 100 metreyi iyice gündeme çıkardı ve neredeyse Michael Phelps'in rekorlarını bile gündemin dışına taşıdı. Türkiye sınırlarında dahi bu kadar çok 100 metre tartışması olduğunu görmek bile Jamaikalı'nın nasıl bir iş başardığının kanıtı.

Golden League yarışı saat 21.00'da başlayacak bakalım bu sefer gülen kim olacak Bolt mu Asafa Powell mı yoksa bir başka sürpriz isim mi? 100 metre yarışını sabırsızlıkla bekliyoruz.

Kortların Efendisi Fedex Geri Dönüş Yapabilecek Mi?


Federer çok maç yapmaktan mıdır yoksa form düşüklüğünden mi bilinmez, bir türlü maçları domine edemez hale geldi , ralliler de zorlanıyor ve bir türlü oturtamadığı backhand'i başına sorunlar açmaya , kanayan bir yara olmaya devam ediyor.

Aslında backhand'inin zayıflığı yeni bir sorun değil ama , performansı aşağıya düştüğünde göze daha çok çarpıyor. Müller karşısında 3-0'lık bir sonuçla ayrılsa da Fedex ilerleyen maçlar için güven vermedi diyebiliriz , hele hele bir sonraki rakibi beton seven Djokovic olunca zihinlerde soru işaretleri dolaşıyor.

Wimbledon'da Nadal ile gayet güzel bir final oynayan ve kaybeden Fedex hiç dinlenmeden yeni turnuvalara girmeye devam etti , kendine biraz kafa dinleme süresi bıraksaydı daha enerjik olabilirdi şu an kortta bıkkın bir Federer görünüyor.

Müller'de kötü bir isim değil servisleri güçlü ama Federer'in iki seti de tie break'e bırakması beni düşündürdü açıkçası , ama bir yandan da geldiği yol Nadal'dan daha zorlu eğer buradan şampiyonluk ile çıkmayı becerebilirse eski günler için bir ışık daha yanmış olabilir.

Bir Nadal - Federer finali daha izlemek gayet zevkli olacaktır ama Fedex'in aşması gereken engel oldukça zorlu , bunu başarabilirse kum , çim derken betonda da bu müthiş düelloyu izleme fırsatımız olacak .

Yalnız centilmenlik , beyefendilik , mütevazilik ve rakibe saygı açısından her zaman açık ara farkla şampiyon Federer'dir , bu yönü de onu efsaneler arasına sokmaya yetebilir. Stepanek'e bile tahammül etmesi Oscar'lık bir durum.

Maradona'ya Tapmak



Maradona kendine has stili ve açıklamalarıyla her zaman gündem yaratan bir isim, her ne kadar hayatında bazı yaptıkları kabul görmese de futbol dünyası için bir fenomen.

Bir gün çıkıyor Brezilya'ya sallıyor, bir gün Boca tribünlerinden ölümüne haykırarak düşme tehlikesi içinde karşımıza çıkıyor veya başka bir zaman Bolivya'ya destek turunda Bush'a kaba tabirle giydirirken görüyoruz. Diego Armando Maradona çok renkli ve çok yönlü bir isim olmaktan da öte o bir futbol Tanrısı.

Benim de fazla haz duymadığım Sepp Blatter'e taşı yollamış diyeceğim ama bu sefer direkt intihar saldırısı düzenlemiş. Blatter için '' O bizim kölemiz'' diye bir açıklama yapan San Diego devamında''Bize hizmet için var , onsuz da biz varolabilir ve futbolumuzu oynayabiliriz. Ama o biz olmadan koca bir hiç'' demiş.

Sansasyon yaratmayı oldukça seven bu koca çocuk transfer döneminde dönen paralardan da epey mutlu ama kendi döneminde bu tür rakamların dönmediği içinde kendini şanssız adlediyor.

Diego ne derse desin o çılgınlığı ve enerjikliği insanı daha da pozitif bir delirmeye itebiliyor ve Maradona sevgisi ona her şeyi söyleme hakkı da veriyor , geçen sezon Copa Libertadores maçında tribünlerde holigan edasıyla takılan Diego'nun görüntüleri de koyalım haklılığımız bir kat daha artsın , bu adam tam bir çılgın...











4 Eylül 2008 Perşembe

Bir Şeyler Değişecek Gibi...


http://img234.imageshack.us/img234/1774/34822bx1.jpg


12 Dev Adam’ın Avrupa Şampiyonası Eleme Grubu heyecanı dün başladı. Ukrayna Milli Takımı’nı pek zorlanmadan “sükseli” bir şekilde mağlup ettik.


Tanjeviç önderliğinde, hazırlık maçları performansı iyi gözükmeyen, kadro istikrarını bir türlü yakalayamayan “12 Dev Adam”ın Ukrayna maçı öncesinde, başlayacak olan ciddi eleme grubu maçlarındaki performansı merak konusu idi


Sinan Güler gibi ekstra bir oyuncunun kadroda yer alıp geniş süreler alması, oyun içinde aktif rol üstlenmesi, sonuca yönelik oyun tarzının yükselerek sürmesi sevindirici bir gelişme.


Çok eleştirilen Tanjeviç’in, Barış Hersek ismi ile başlaması ( Ki kendileri son maçlarda takıma bayağı yararlı işlerde bulunmuştur. ) alkışlanası bir durumken, Tanjeviç’in klasik ilk beş başlatıp kötü performans gösterince onu bench’e mahkum olan oyuncular arasına katması, Tanjevic adına olumsuz bir hareket olarak akıllarda kaldı.


Ancak Milli Takım baş antrenörümüzün genç isimlere az da olsa destek vermesi, ucundan da olsa elinden tutması yine de bir tebessüm ettirmeye yeterli olmakta. Ancak asla bizleri tatmin edecek gibi durmamakta.


Genç oyunculara şans verilmeli diye hep bir ağızdan bağıra duralım, genç oyuncu sahada kalmalı diye de haykıralım. Evet, oyuncu yetiştirmek zor ama onu böylesi maçlarda oynatarak kazanmak daha bir zor ve yürek işi. Sabırlı olmaktan başka yapacak bir şeyimiz yok, ZAMAN ve SABIR. : )


Tekrar maça dönecek olursak hücum anlamında maçtaki hareketliliğimiz, perdelemelerle boyalı alandan kısaları dışarı çıkarıp, topu uzuna indirip, oynama düzeneği hücumumuz hareketli olunca tuttu. Özellikle Oğuz’un maç boyunca etkinliği, şut kullanma cesareti ve zamanlaması, topla buluştuğunda çembere dönmesi ve ribauntlardaki istekliliği ilerisi için önemliydi.


Bu maçla ilgili söylenecek son söz ise NBA’in en çok gelişme kaydeden oyuncusu olan ve tartışmasız günümüzün en popüler ve ‘İdol’ ismi Hidayet Türkoğlu’nun kaçırdığı bomboş smaç ve turnikesiydi. Maç içinde bu tür pozisyonlar olabilir, “Aaaaa bu kadar da olmaz, böyle kariyerli bir oyuncunun hakkı yok böyle hatalara.” demeyin.


Esas kaçırılan smaç ve turnikeden sonra olanlara bakın. 2001 yılındaki tadı damağımızda kalan evimizdeki şampiyonadan sonra katıldığımız her turnuva ve organizasyonda “12 Dev Adam” yerden yere vuruldu hep. Hep bencillik yüzünden ağır eleştirilere maruz kaldılar, takım için oynamıyorlar dendi, yüreklerini sahaya yansıtmıyorlar diye söylenildi duruldu.


Dünkü maçta ‘yıldızımız’ Hidayet, kaçırdığı bir turnikeden sonra topun takibini bırakmadan panyadan seken topu için yere atladı, yerde topu kapmak için mücadele etti ve topu kaparak takım arkadaşına kazandırdı.


Bir şeyler oluyor ve bir şeyler değişecek gibi. 2001 ruhu 2010’a doğru geri mi geliyor ne?


Sencer Özkal

3 Eylül 2008 Çarşamba

Tek Parmak Bir Çakıl Taşını Dahi Kaldıramaz

"http://img381.imageshack.us/img381/3713/01112006basketboltopu5bzw9.jpg" grafik dosyası hatalı olduğu için gösterilemiyor.


İddialı ama güzel bir söz. Deneyin siz de göreceksiniz, tek parmağın, diğer dört parmak yardımı olmadan bir çakıl taşını dahi yerinden kaldıramayacağını.


Bu söz benim hep kullandığım ve basketbol adına muazzam yararlı ve etkili bir örnek teşkil eden sözlerden biridir. Hem cinslerimin ve yaşıtlarımın görmek ve de kabullenmek istemediklerim bir durum var. Takım oyunu.


Evet bazılarımızın bunun ne olduğuna dair haberi yok. Zira onların akılları milyon dolarlık küçültmelerin haksız rekabet arenasında attığı sayılarda, aldıkları ribaundlarda. Oyuna biraz daha derinlemesine bakıp, oyuncu eşleşmekleri, savunma tarzları, çalışma metodlari gibi… Detayları biraz olsun inceleyebilseler, bu takım oyununun ne denli lanet ve yararlı olduğunu kavrayabileceklerdir.


Basketbol, 5 kişi ile oynanan bir oyundur. Ve takıma alınan yıldız bir isim çok sayı atıp, çok ribaund alabilir. Belki size o gün ya da o hafta, bilemediniz o ay 3–4 tane maç kazandırabilir. Ama sizi asla şampiyon yiapamaz.


Lütfen biraz aklı selim olalım ve isimlere, istatistiki sayılara bu kadar takılmayalım.

Unutmayın, tek parmak bir çakıl taşını dahi kaldıramaz...!


Yazı için Sencer Özkal'a teşekkürler...

2 Eylül 2008 Salı

Meksika Kartalı ''Memo'' Ochoa


Çoğu Football Manager oyuncusunun yakından tanığı bir isim Guillermo Ochoa'yı bu sefer Meksika Clausura ve Apertura'da izlediğimiz kadarıyla inceleyeceğiz.

Guillermo Ochoa 1985 doğumlu oldukça yetenekli bir kaleci ve şu an için Meksika'nın Club America takımında birinci kaleci olarak forma giyiyor. Takımının son senelerde çok kötü durumda olması rağmen yetenekli kaleci tek başına ayakta durmaya çalışıyor ve belki de America'nın daha da kötü durumlara düşmesini engelledi.

Club America'da 147 maçta forma giyen ve milli takım kadrosuna da sürekli olarak çağrılan ''Memo'' tecrübeli Oswaldo Sanchez'in yedeği durumunda ama bir zaman sonra orada da bayrağı devralacak.

Ochoa'nın adı bu sezon sıkça Everton ve Bayern München için geçti , arada Galatasaray ile temas kurulduğu söylendi fakat menajerler'den fikir alımının ötesine gidilemedi , Club America başkanı onu Apertura bitene kadar kalması için ikna etti ve ondan sonrası için yolunu açabileceğini belirtti.

Guillermo Ochoa'nın boyu 1.79 çeşitli rivayetlere göre 1.83 deniliyor ama bu durum ne olursa olsun müthiş çevik bir kaleci kalenin en uzak noktasına giden topa bile hamle yapabiliyor , yerden kalkma mesafesi çok kısa . Fakat biraz geliştirmesi gereken bir özelliği bire bir pozisyonlarda biraz daha etkin olması ve rakibin açısını daha da daraltması bu yönden biraz zayıf kalıyor.

''Memo'' şu an içi Amerika kıtasının en önemli kalecilerinden biri dersek abartmış olmayız , Oliver Kahn'dan sonra München kalesi için düşünülmesi bile nasıl bir potansiyel olduğunu gösteriyor. Guadalajara doğumlu kalecinin kontratı 2009 yılının yaz aylarında bitecek ve America takımı büyük ihtimal Clausura başlamadan elden çıkarmaya çalışacaktır.

Yaşına oranla büyük tecrübesi olan bu ismi Türkiye liginde izlemek çok güzel olurdu fakat bizim büyüklerimizin tarzı yeteneği bulup getirmek tarzında değil , hazır olanı kadrolarına katmak üzerine. Bursaspor'un Vega'yı almadan önce ilgilendiği yazılıp çizilmişti keşke böyle bir durum olsa da bu yeteneği ligimizde görebilsek

Altın Ayağımız Carlos


Roberto Carlos denen o ki dünyanın her tarafından oy alıp bu ödüle layık görülmüş gayet güzel ve sevindirici bir gelişme hele hele Brezilya'lı oyuncunun Fenerbahçe'li Roberto Carlos diye anons edilmiş olması ayrı bir zevk veriyor futbolseverlere.

Roberto Carlos ile bu ödüle aday gösterilen Francesco Totti ve Juve'nin kalecisi Buffon'da vardı ama Brezilya'lı yıldız bu ödülü söke söke aldı diyebiliriz. 2003 yılından beri düzenlenen Golden Foot'ta fazla zaman geçmeden bu ödülün şu an Türkiye'de oynayan bir oyuncuya verilmesi de ödülün anlamını daha bir arttırıyor.

Zaten Carlos'un ödüle aday gösterilmemesi beklenemezdi çünkü uzun senelerdir dünya futbolunda akla ilk gelen sol bek kendisi ve hala istenen aranılan bir oyuncu , onun gibisi de zor gelir gibi gözüküyor.

Roberto Carlos biraz da ligde oynadığı maçları ciddiye alırsa Fenerbahçe içinde altın bir katkı olacak çünkü oynadığı sol taraftan onun onda biri olmayan isimler gelip geçiyor Brezilya'lı oyuncu seyrediyor.

Carlos derbilerde ve devler liginde oynadığı futbolu diğer maçlara da yansıtırsa çok daha iyi olacak , Fenerbahçe'nin şu sıkıntılı zamanlarında adeta vermidon etkisi yapacak.

1 Eylül 2008 Pazartesi

Meksika Apertura Transfer Dosyası


CLUB AMERİCA



Gelenler

Juan Carlos Medina (Atlas)

Carlos Alberto Sánchez (San Luis)

Alfredo Moreno (San Luis)

Rafael Márquez Lugo (Pachuca)

Enrique Vera (LDU de Quito)


Gidenler


Richard Núñez
(Puebla)

Diego Cervantes
(San Luis)

Noé Maya
(San Luis)

Rodrigo López
(Velez Sarsfield)

Federico Higuaín
(İndependiente)


ATLANTE




Gelenler

Luis Gabriel Rey
(Pachuca)

Clemente Ovalle (Monterrey)

Gabriel Pereyra (Cruz Azul)

Gerardo Espinoza (Santos Laguna)

David Toledo (Pumas)


Gidenler

Adalberto Palma
(Morelia)

Israel Erwin Vargas
(Necaxa)

José María Cárdenas (Pachuca)

Daniel Alcántar (Tecos)

José Gerardo Espinoza (Correcaminos)

Jesús Olalde (Lobos BUAP)


ATLAS




Gelenler

Darío Botinelli (U. Católica/Şili)

Gonzalo Vargas (Sochaux/Fransa)


Gidenler

Juan Carlos Medina (América)

Bruno Marioni (Pachuca)

Emanuel Centurión (I. de Avellaneda)

Danilo Vergne (León)


CRUZ AZUL




Gelenler

Marcelo Carrusca
(Galatasaray)

Alfonso Blanco (Pachuca)

Emilio Hassan Viades (Toluca)

Alejandro Vela (Jaguares)



Gidenler

Gabriel Pereyra (Atlante)

Tomás Campos (Indios)

José Alberto Hernández (Jaguares)

Mario Ortiz (Tecos)

Adrián Cortés (Tecos)

Oscar Pérez (Tigres)

Denis Caniza (Olimpia/Paraguay)

José Luis López (Necaxa)


CHİVAS GUADALAJARA




Gelenler

Yok


Gidenler

Omar Bravo (Deportivo La Coruña/İspanya)

Francisco Javier Rodríguez (PSV/Hollanda)

Edwin Borboa (Pachuca)

Alfredo Talavera (Tigres)


INDİOS de CİUDAD JUAREZ




Gelenler

Andrés Chitiva (Pachuca)

Humberto Hernández (Pachuca)

Tomás Campos (Cruz Azul)

Braulio A. Godínez (Pachuca)

Cirilo Saucedo (Tigres)

Luis Ángel García (Tigres)

Sindey Balderas (Tigres)

Egidio Arévalo (Monterrey)

Manuel Pérez (Monterrey)

Carlos Alberto Alanís (Rayados)

José Cruz Gutiérrez (Rayados)

Pedro Rodrigo Quintero (Tigres 'B')

Jair de Jesús Carrizales (Rayados)

Ricardo Martínez (Rayados)

Eder Mishel Urieta (Tecos)

Tomás David Quiñones (Tecos)

Iván Castillejos (Toluca)

Gidenler


Yok


JAGUARES CHİAPAS FUTBOL CLUB

http://img161.imageshack.us/img161/6323/jaguaresdechiapasfcnr2.jpg


Gelenler

José Alberto Hernández (Cruz Azul)

Edgar Solano (Morelia)

Israel Villaseñor (Veracruz)

Demetrio Hernández (Necaxa)

Rodolfo Espinoza (Necaxa)

Danilo Verón 'Danilinho' (Atlético Minierio/Brezilya)


Gidenler

Carlos Vela (Cruz Azul)

Felipe de J. Ayala (León)

Omar Monjaraz (San Luis)


CLUB de FUTBOL MONTERREY




Gelenler

Hiber Ruiz (Puebla)

Gonzalo Gabriel Choy (Morelia)

Mauro Cejas (Tecos)

Octavio Valdez (San Luis)

José María Basanta (Estudiantes/Arjantin)



Gidenler

Clemente Ovalle (Atlante)

Tomás Banda (Dorados)

Paulo Serafín (Puebla)

Robert de Pinho (Tecos)

Elliot Huitrón (Tijuana)

Egidio Arévalo (Bilinmiyor)


MONARCAS MORELİA




Gelenler

Hugo Droguett (Tecos)

Fernando Salazar (Pachuca)

Marvin Cabrera (Pachuca)

Adalberto Palma (Atlante)

Augusto Mendoza (Sporting Cristal/Peru)



Gidenler

Edgar Solano (Jaguares)

Gonzalo Gabriel Choy (Monterrey)

Eder Pacheco (Puebla)

Carlos H. González (Pumas)

José Roberto Vargas (León)


NECAXA




Gelenler

Gustavo Biscayzacú (Colo-Colo/Şili)

Aldo de Nigris (Tigres)

Jesús Palacios (Tigres)

Israel Erwin Vargas (Atlante)

Antonio Gabas (Alajuelense/Kosta Rika)

Mario Pérez (San Luis)


Gidenler

Demetrio Hernández (Jaguares)

Rodolfo Espinoza (Jaguares)

Fabiano Pereira (Puebla)

Óscar Zea (Lobos BUAP)

Ángel Reyna (San Luis)


PACHUCA





Gelenler

Bruno Marioni (Atlas)

José María Cárdenas (Atlante)

Edwin Borboa (Chivas)

Juan Carlos Rojas (León)

Christian Correa (Portuguesa/Brezilya)


Gidenler

Rafael Márquez Lugo (América)

Luis Gabriel Rey (Atlante)

Alfonso Blanco (Cruz Azul)

Andrés Chitiva (Indios)

Humberto Hernández (Indios)

Braulio A. Godínez (Indios)

Fernando Salazar (Morelia)

Marvin Cabrera (Morelia)

Juan Carlos Cacho (Pumas)


PUEBLA





Gelenler

Paulo Serafín (Monterrey)

Cesáreo Victorino (Independiente/Arjantin)

Manuel López Mondragón (Veracruz)

Omar Briceño (Tigres)

Eder Pacheco (Morelia)

Luis Enrique Muñoz (Tigres)

Richard Núñez (América)

Fabiano Pereira (Necaxa)

Rafael Puente (Independiente)

Álvaro Ortiz (Independiente)

Miguel Ostersen (Alacranes)

Oscar Dautt (Tijuana)

Juan de Dios Hernández (Independiente)

Álvaro Fernandez
(Montevideo Wanderers/Uruguay)

Horacio (Quilmes/Arjantin)



Gidenler

Hiber Ruiz (Monterrey)

Jorge Damián Zamogilny (Tecos)

Melvin Brown (Tecos)

Nicolás Olivera (Veracruz)


PUMAS




Gelenler

Juan Carlos Cacho (Pachuca)

Carlos H. González (Morelia)

Dante López (Libertad/Paraguay)

Martín Bravo (San Martín de San Juan/Arjantin)

Juan Carlos Cacho (Pumas)


Gidenler

David Toledo (Atlante)

Esteban Solari (Almería/İspanya)

Ignacio Scocco (AEK/Yunanistan)

Rubens Sambueza (River Plate/Arjantin)

Gerardo Espinoza (Atlante)


REAL SAN LUİS




Gelenler

Diego Cervantes (América)

Noé Maya (América)

Jairo Patiño (Banfield/Arjantin)

Ángel Reyna (Necaxa)


Gidenler

Carlos Alberto Sánchez (América)

Alfredo Moreno (América)

Octavio Valdez (Monterrey)

Héctor Altamirano (Correcaminos)

Mario Pérez (Necaxa)


SANTOS LAGUNA




Gelenler

Jorge Barrera (Chivas)

Jonny García (Chivas)


Gidenler

Gerardo Espinoza (Atlante)

Elgabry Rangel (Tecos)


UAG TECOS




Gelenler

Jorge Damián Zamogilny (Puebla)

Melvin Brown (Puebla)

Mario Ortiz (Cruz Azul)

Adrián Cortés (Cruz Azul)

Robert de Pinho (Monterrey)

Elgabry Rangel (Santos)

Daniel Alcántar (Atlante)

Freddy Barreiro (León)



Gidenler

Mauro Cejas (Monterrey)

Hugo Droguett (Morelia)

Eduardo Lillingston (León)

Sebastián González (León)


TİGRES




Gelenler

Oscar Pérez (Cruz Azul)

Alfredo Talavera (Chivas)

Diego Martínez (Chivas)

Pedro Benítez (Libertad/Paraguay)

Julio Aguilar (12 de Octubre/Paraguay)



Gidenler

Cirilo Saucedo (Indios)

Luis Ángel García (Indios)

Sindey Balderas (Indios)

Aldo de Nigris (Necaxa)

Jesús Palacios (Necaxa)

Omar Briceño (Puebla)

Luis Enrique Muñoz (Puebla)

Enrique Escudero (Dorados)

Edoardo Issella (León)

Adrián Zermeño (Tijuana)

Carlos Esquivel (Toluca)

Fabián Cubero (Vélez Sarsfield/Arjantin)

Gastón Fernández (Estudiantes LP/Arjantin)


DEPORTİVO TOLUCA F.C




Gelenler

Héctor Mancilla (Veracruz)

Andrés Ríos (Veracruz)

Carlos Esquivel (Tigres)

Gidenler

Emilio Hassan Viades (Cruz Azul)

Edgar González (Tijuana)