30 Ağustos 2008 Cumartesi

Galibiyet Olasılıkları


Bütün büyük ligler start vermiş durumda biz de bahis oynayanlara katkımız olsun diye bir iki tahmin yazıp çizelim dedik ;

Torino - Lecce : Sarı kırmızılı deplasman takımı lige bu sene yükseldi ve ilk maçlarını deplasman da oynamak zorundalar.

Torino evinde iyi oynayan bir takım ve maçları gollü geçebiliyor , hücum gücü etkili yalnız defans hattı biraz ağır ve Comotto gittikten sonra onları birilerinin toparlaması lazım. İleride Bianchi , Amoroso ve Rosina etkili olacabilecek isimler.

Lecce cephesi ise Serie A'nın en az para harcayan takımı olarak bu kategori içinde son sırada bulunuyor , zaten elle tutulur bir tarnsferleri de yok.

Torino galibiyetinin muhtemel olduğu bir maç...


Sunderland - Manc. City : Roy Keane tam kafasına göre bir takım buldu fazla baskı yok , fazla büyük hedefler yok istediği gibi takımını yönlendiriyor geçen sene ligde kalmasının ödülünü de yönetiminden aldı , iyi transferler ile sezona girdiler.

Djibril Cisse , Diouf , Anton Ferdinand , Healy , Tainio , Chimbonda gibi oyuncular ile de yukarılara oynamak istediklerini dosta düşmana haykırmış durumdalar. İki maçta üç puanları olsa da buna fazla takılmamak lazım Liverpool'a mağlup oldukları maçta gayet iyi oynayıp Torres'in füzesine teslim oldular.

City ise bu sezon fazla bir ilerleme kaydetmesini beklemediğim bir ekip , zaten UEFA'da bile zor tur atladılar kaleci Hart'a dua etmeleri lazım. Kadroları iyi faket oyun kaliteleri çok alt düzeyde gözüküyor , kendilerini ısıran takımlara karşı zorlanıyorlar.

Sunderland'in puan ve puanlar alması gereken bir mücadele...


Atletico Madrid - Malaga : Atletico Madrid haftaiçi Schalke takımını bozguna uğratarak gerçek gücünü gösterdi , potansiyellerinin farkında olmaları güzel görünüyor.

Malaga lige bu sezon çıktı tarnsferler yaptı ama çok etkileyici değil bu isimler ayrıca bir toplama takım havasındalar , bu tarz ekipler genelde sezon sonu geldikleri yere geri dönüyorlar.

Atletico ise geçen sene başlattığı transfer şovuna bu sene de devam etti kadrosuna Ujfalusi , Coupet , Heitinga , Pongolle ve en son olarak Valencia'dan Banega'yı kiralık olarak kadrosuna kattı. Zaten kaliteli olan kadroya bu isimler gelince Madrid bu sezon çok canlar yakacak gibi görünüyor.

Saha da Agüero varsa içeri de Atletico her zaman favoridir.


Tecos - Toluca : Tecos geçen sezondan sonra büyük atılım yaptı son anda düşmekten kurtulan kırmızı beyazlıllar bu sene daha yukarılara oynamaya çalışıyor şu ana kadar da fena değiller.

Toluca ise klasik olarak deplasmalarda hep kötü İndios takımına bile oyunlarını kabul ettiremediler , zaten bu kadro ve oyun yapısıyla iç saha takımı olmanın ilerisine gidemezler gibi görünüyor.

Tecos'ta Barreiro'nun durumu maç saatinde belli olacak , Toluca'da ise Israel Lopez yok birinci kaleci Cristante'nin durumu netlik kazanmadı.

Tecos kendi sahasında deplasman özürlü Toluca'ya yenilmemeli.


Sao Paulo - Santos : Santos takımı tanınmayacak hale geldi hiçbir şey oynamıyorlar , en favori oldukları maçları kaybediyorlar sanki Robinho gitti Santos kulübü kapattı.

Santos Ipatinga gibi bir takımla bile berabere kalıyorsa burada büyük bir sorun var demektir , deplasman maçları onlara yaramıyor ama İpatinga'ya puan kaptırmakta ne demek oluyor.

Sao Paulo ise yavaş yavaş forma girmeye başladı evinde oynadığı son on maçta da rakiplerine yenilmedi ve seri galibiyetlere başladı , Santos maçı onlar için önemli bir maç kıran kırana geçiyor bu iki ekibin maçları.

Sao Paulo daha avantajlı , daha formda ve ligin ilk yarısında oynadıkları maçta da Santos'a şans tanımamışlardı , Sao Paulo kazanmaya yakın.

Willem II - Ajax Amsterdam : Willem takımı seneler öncesinde bir Şampiyonlar ligine girdi ve orada kaldı adeta , son sezonlarda hep düşmeme mücadelesi içindeler bu sezon içinde yaptıkları transferler pek iyi isimler değil.

Ajax ise transferde iyi işler çıkardı ama Heitinga'yı kaybetmeleri iyi olmadı çok iyi bir hücum hatları var ama defans sorun yaratacak gibi görünüyor. İleri uçta Rommedahl , Sulejmani , Huntelaar , Suarez , Aissati ve Cvitanich gibi önemli isimler var özellikle Cvitanich geçen sezon Arjantin'de Banfield formasıyla şov yaptı daha tam adapte olamasa da önemli bir oyuncu.

Normal şartlarda Ajax'ın rakibini gole boğması lazım ama Van Basten'in bu takımın başında olması ucu ucuna bir Ajax galibiyetini işaret ediyor.

Gün Doğmadan Bir Şeyler Doğacak Mı?


Bogdan Tanjevic kimine göre bir basketbol profesörü kimine göre tam bir çılgın , bana göre ise fantezi meraklısı bir insan. Tanjevic allem etti kallem etti bu kadroyla başa çıkamıyorum dedi ve takımın önemli oyuncularını kadroya almadı mesela Mehmet Okur , Kaya Peker. Fakat ne olduysa bir önce ki turnuva için yaşlı denilip kadroya alınmayan Kerem Tunçeri formayı bu sefer sırtına geçirdi.

Tanjevic böyle giderse kadroda oyuncu bırakmayacağa benziyor herkese takıyor ve takışıyor , sırf bu mevzular yüzünden Serkan Erdoğan kadroda görünmüyor peki Serkan'da mı yaşlı ? Bogdan kendi içerisinde çok tutarsız bir durumda o İtalya'yı şampiyon yapan efsane isimle uzaktan yakından alakası yok sadece federasyon başkanının bütün Türk coach'lar ile kavgalı olmasından dolayı takımın başında.

Mehmet Okur'u kadroya almadı Tanjevic tamam anlıyoruz ve saygı duyuyoruz egolar , top kullanma isteği ve en fazla süre gibi durumlar tamam da, tek Hidayet üstüne kuracağım dediği takım da hiçbir şey oynamıyor hani o efsane kadrolarımız en kötü şut atabiliyordu , yüksek post ve çevresinden tehlike sayısı epey fazlaydı şimdi ise Hidayet ne yaparsa yapar çift haneye zor ulaşırsa bütün takım bakar gibi bir durum var.

Tanjevic şunu göremedi Almanya takımı da aşağı yukarı aynı felsefesi edinmişti Nowitzki ve diğerleri diye fakat Nowitzki'nin çevresinde başka bir atıcı olmayınca ve skor dağılımı tam sağlanamayınca Almanlar çok zor durumlara düştüler Olimpiyatları tek galibiyet ile kapayıp evlerine döndüler , zaten böyle olacağı Yunanistan'da ki elemelerde seyredenler için oldukça net görüldü.

Bizim baş rolümüz ise Hidayet'e verildi ama yan oyuncuların çoğu sınıfta kalmış durumda en son oynadığımız ve üçlük rekoru kırdığımız maça kadar şut bile sokamaz durumdaydık , en acısı Makedonya gibi bir takıma bile mağlup olduk eğer bu mağlubiyette Türk bir antrenör olsaydı vay onun haline direkt hastanelik edilirdi.

Kadro seçimi zaten başlı başına bir ilginçlik Galatasaray'da oynayan (sezon içinde görülmedi ama) Cemal Nalga kadroya alındı , ondan sonra mecburiyetten Fatih Solak ve Murat Kaya girdi kadroya bu isimlerden ne bekliyor anlamış değilim hani Fatih'in blokları hoşuna gidiyor desek üç dakikadan fazla süre almıyor Murat Kaya'nın asistlerine hayran diye baksak o da geçen sene en formsuz durumdaydı.

Zaten öyle kötü bir durumdayız ki yapılan Efes Cup turnuvası da bizim durumumuzla orantılı olarak üçüncü sınıf takımlar çağrılmış hani çocuklar bir kupa alsında belki bir şeyler çıkar gibi , Portekiz maçı biraz etkili oldu sanki takımımız potaya bakmaya başladı ve yüzdeler yükseldi tabi bu suni iyileştirmeler bize grup maçlarında ne kadar olumlu dönecek bakacağız.

Eski Efes Cup turnuvalarını hatırlıyorumda çok iyi takımlar vardı kıran kırana mücadeleler oluyordu en zayıf halka denilen takımlar bile fazla sırıtmadan mücadele ediyordu ama son sezonlarda yapılan bu turnuvalar sanki serisi devam etmesi gereken bir film gibi sürdürülüyor tabi böyle lanetleme iş yapılınca da kalite düşüyor fazla araştırmacı olunmuyor.

Fransa maçını iple çekiyorum orada da tam netleşmeyen durumlar var ama onlar bizim gibi değiller maç zamanı tam hazır olacaktır işte o zaman göreceğiz neler olup neler bitecek , aslında hani birinci de çıksak farketmez bu Tanjevic ve Turgay zihniyeti varken ileri gitmemiz epey zor.

Bu arada 2010 Dünya Şampiyonasını düzenliyoruz acaba salonlar ne durumda ?

28 Ağustos 2008 Perşembe

Yıldırımsal Yanlışlar ve Para Politikaları


Aziz Yıldırım Fenerbahçe tarihinin en başarılı başkanı bundan kimsenin şüphesi yok , sarı lacivertliler kazandıkları ve kazanacaklarıyla daha da ileriye giderek büyüme noktasında sınır tanımayacaklar..

Kulübü tesisleşme ve nakit bazında bu kadar iyi duruma getiren Aziz Yıldırım nedense transfer ile ilgili konularda devamlı sınıfta kalıyor ya oyuncusunu bedavaya kaptırıyor ya da son gün paket transferler yapıyor. Veya da iyi takım kurup teknik direktörü seçemiyor.

Fenerbahçe takımı bu güne kadar sattığı oyunculardan iyi paralar da kazandı Baliç , Okocha veya Anelka gibi. Fakat Tuncay , Appiah ve Aurelio gibi önemli yeteneklerde bir kuruş tahsil edilemeden diğer liglere uçtular. Bu durumun en ilginç tarafı bu giden isimlerin çoğunun son döneme rastlaması sanki Aziz Yıldırım Bosman kuralına hala uyum sağlayamamış bir görüntüde.

Aurelio'yu Betis'e kaptıran , Appiah'ı bedelsiz bırakan sarı lacivertli ekip büyük bir telaşla bir önlibero bulmak zorundaydı ve Josico'yu buldu. İlginç bir hamle olduğuna kanaat getirmek zor olmasa gerek hani Roberto Carlos , Hooijdonk olsa tamam ama lig oynanırken 34 yaşına girecek bu oyuncunun transferi hiçbir taraftarı tatmin etmedi.

Josico Villereal takımının oyuncusu gibi görünüyor fakat üstüne üç , dört transfer yapılınca yedeğinde uçsuz bucaksız olan tarafında kaldı , zaten Villarreal takımının hocası da onu görmek istemiyordu fakat yönetim buna karşı çıkmış ve iki yıllık imza attırmıştı.

Aynı bölgeye ikinci kez yanlış bir hamle yapılmış oldu bundan önce de Maldonado apar topar getirilmiş ama istenen verim alınamamıştı ve hala kovalanmaya çalışılıyor , Figer ile çalışmaya devam ederlerse bu vakalar da başlarına çok gelecek gibi.

Aziz Yıldırım o kadar büyük isimler peşinde koştu ki nasıl olsa birisini alırım dedi ama yanlış yaptı, görüldüğü gibi paket transferlere bir yenisini daha ekleyerek ne kadar başarısız bir transfer adamı olduğunu kanıtladı. Xabi Alonso , Senna gibi isimleri almak başarılı bir yönetici olmak için yetmiyor bu isimler olmazsa en azından onlardan bir gömlek düşük ismi hazırda tutmaktır meziyet.

Buradan Fenerbahçe'nin çektiği kuraya gelmek lazım fena bir grup oluşmadı Fenerbahçe adına ama Kadıköy ekibinin kadroda ki bazı eksikleri geçen senenin gerisinde olduğunu gösteriyor. Sarı Lacivertliler geçen sene mücadele ettiği kadroyu koruyabilseydi ve bunun üstüne Güiza , bir de sol kanat oyuncusu alabilseydi bu gruptan çok rahat çıkma şansı vardı.

Porto ve Kiev takımları Fenerbahçe için denk güçte takımlar hatta sarı lacivertliler bazı durumlarda daha da önde duruyor bir de Porto'dan Quaresma İnter'e transfer olursa daha da öne çıkacaklar , geçen sene Beşiktaş karşısında seyrettiğimiz Portekiz temsilcisi fazla büyütülecek bir ekip konumunda değil.

Yıldırım'ın parası var , gücü var ama bu enerjiyi devamlı yanlış kullanmakta ısrar ediyor , yapılan transferlerden Güiza'nın İspanya'da olan serbest kalma maddesiyle alındığı dahi açıklanmadı , en ufak bir pazarlık bile olmadan bu transfer gerçekleşti , alınan isim önemli ama yöntemi oldukça yanlış. Fenerbahçe takımı bugün bir kazaya uğrarsa bunun baş sebebi yanlış politika uygulayan ve zamanını tribünler ile uğraşmaya ayıran Fenerbahçe yönetimidir.

Say yasası der ki '' Her arz kendi talebini yaratır. '' ama Yıldırım bu arz'ının talep yönü için fazla heyecan yaratmadığı gerçek ve sağa doğru gitmemekte ısrar ediyor , her ne kadar Say yasası seneler önce çöpe atılmış dahi olsa.

Korkunç Sven İş Başında


Meksika Milli takımı aday kadrosu bugün açıklandı ve kadroda ilginç bir şekilde bir Brezilya bir de Arjantin asıllı iki oyuncu yer aldı , bu durum Meksika'da ilk defa yaşanan bir gelişme olarak tarihte ki yerini adladı.

Sven geldikten sonra devşirme modasına uyan Meksikalı dostlar Arjantin'li forvet Vuoso ve Brezilya asıllı Augusto'yu milli takımlarına davet ettiler tabi bu oyuncularda koşa koşa geldiler. Fakat bir sürü forvet oyuncusu olan kartalların Vuoso'yu alması açıkça yadırgandı diyebiliriz , sonuçta Omar Bravo , Carlos Ochoa , Blanco , Vela ve her ne kadar sakatta olsa Omar Arellano gibi gelecek vaadeden bir oyuncu olmasına rağmen bu tercihler yapıldı , 35'lik Blanco'yu da çağırması başka bir enteresanlık tabi.

Kuzey Amerika ekibi bu oyuncuları devşirirken oynadıkları futbolda bir devşirme durumu yok bir İsveç veya Brezilya esintisi ya da bir İtalyan sağlamlığı yok tam aksine bir geriye gidiş var. Sven geldikten beri Belize ve Honduras ile oynayan kartallar bu maçta rakiplerini çok zor mağlup ettiler , basından da tonla eleştiri aldı İsveçli teknik adam.

Sven Goran Eriksson'un başka tartışılan tercihleri de G. Franco ve Castillo'yu almaması konusundaydı , Franco için ağır yorumları dilden dile dolaşırken Castillo için denecek söz bulamadı Meksikalılar.

Sven oldukça keyifli görünüyor ama Jamaika ve Canada maçları öncesi tadı kaçabilir çünkü takımı kötü oynuyor ve Meksika bu güçsüz gruplardan bir üste çıkmaya çok alışkın ters bir durumda etkisi büyük olur gibi , Eriksson'un yaptığı tablo değerinin altında seğredebilir.

Hugo Sanchez başarılı olsaydı bugün çok farklı şeyler konuşuluyor olacaktı ama Sven'in İngiltere ve City maceralarının kısa bölümünü izlettirmesi nedeniyle bugün Kuzey Amerika semalarında başarı tahtasına adını yazdırmaya çalışıyor.

Fakat şöyle de bir gerçek var Salcido dahil bazı milli oyuncular Sven'e cephe almış durumdalar , onun Meksika'ya ve yaşam şartlarına alışmasını beklemenin zaman kaybı ve intihar olacağını , kendilerinin hemen yapılacak iyi bir başlangıca ihtiyaçları olduğunu söylediler.

Meksika konum itibariyle iyi durumda ama Güney Amerika'da olsa bu kötü futbolları hemen cezalandırıldı ama bir Jamaica , Belize veya Honduras olunca işler daha farklı noktaya doğru kayıyor , suni bir başarı olarak haneye yazılıyor.

Son olarakta İsveç'li teknik adamın çağırdığı kadroyu verelim ;

Oswaldo Sánchez , Guillermo Ochoa , Jesús Corona

Ricardo Osorio , Rafael Márquez , Aarón Galindo , Fausto Pinto , Jonny Magallón , Francisco Javier Rodríguez , C. Salcido

Giovani dos Santos , Pavel Pardo , Gerardo Torrado , Andrés Guardado , Fernando Arce , Leandro Augusto , Francisco Torres , Luis Pérez

Omar Bravo , Carlos Vela , Cuauhtémoc Blanco , Matías Vuoso , Carlos Ochoa

27 Ağustos 2008 Çarşamba

Alessandro'da Olur Vermedi


Sheva'nın Milan'a tekrar gelmemesi gerektiğini anlatırken akşama doğru da efsane oyuncu Costacurta bizleri doğrularcasına bir röportaj vermiş.

Efsanevi isim '' Milan’ın yerinde olsaydım Sheva’yı geri almazdım. Pato ve Borriello gibi iki önemli forvetin olduğu kadroda Sheva, karışıklık yaratacaktır '' demiş.

Costacurta'da Pato ve Borriello'ya yazık olacağını ve bu durumun iki oyuncunun da performanslarını oldukça düşüreceğini belirtmiş. Tabi Pato gibi bir oyuncun varsa ona arka çıkan isimler de ağır toplar olur.

Hadi bizi es geçelim ama Alessandro Costacurta diyor bunu dinlemekte fayda var sanırım...

San Siro'da Sheva Sesleri Yükselecek Mi?


Milan bu sezon çok önemli transferler yaparak sezona giriyor ve Ancelotti bu sezon içinde de başarılı olamazsa yollar büyük ihtimalle ayrılma noktasına gelecek.

Milan hazırlık maçlarında çok kötü bir performans ortaya koyuyor önüne gelene mağlup oluyorken, bu yenilgi halkasının en son zincirine Sporting Gijon karşılaşması da eklendi. Ancelotti'nin oturup biraz düşünmesi gerekiyor çünkü mazareti kalmamış durumda. Milan sezon öncesi kadrosuna Flamini , Zambrotta , Borriello , Ronaldinho , Senderos ve Shevchenko gibi isimleri katarak lige güçlü bir ekiple giriyor.

Fakat ana konumuz son isimde odaklanıyor o da Andriy Shevchenko. Chelsea'de müzmin yedeklikten kurtulamamış Ukrayna'lı yıldız ağlaya ağlaya Milan'a geldi diyebiliriz tabi bunda Adriano Galliani'nin de payı büyük. Sheva eski yuvasına döndü dönmesine ama gençleşmeye çalışan Milan'da ne kadar doğru bir hamle olduğu tartışılır.

Shevchenko yuvada kalıp devam etseydi Milan taraftarı için vazgeçilmesi söz konusu olmayan bir isim olmaya devam edecekti fakat Ukrayna'lı yıldızın gidişi taraftarları oldukça kızdırmıştı. Andriy şu an eski formundan çok uzak gözüküyor Milan'da gözü kapalı attığı golleri bırakalım, maçlarda kale önünde bile kendine çok güvensiz görünüyor.

Fakat asıl sorun şurada başlıyor Milan ortasahası itibariyle Pirlo , Gattuso , Flamini , Kaka , Ronaldinho ile muhtemel beşliyi oluştururken geriye tek bir forvet koyması gerekecek o bölgeye de dört isim var Borriello , Pippo , Shevchenko ve Brezilya'lı Pato.

Açıkçası Pato gibi yükselen bir yıldızın olduğu yerde Shevchenko hamlesi oldukça gereksiz bir iş oldu. Çünkü, Pato müthiş yetenekleri olan bir oyuncu ve Milan'ı sürükleyecek kapasiteye sahip durumda, Borriello'ya o kadar para verdikten sonra onu yedek kulübesine oturtmakta açıkçası ilginç bir durum.

Shevchenko ile Pato arasında yapılacak bir tercihte Pato açık ara önde görünüyor , artık yaşlanmış bir Sheva'nın bu yükü kaldırması eskiye oranla daha zor gözüküyor. Bu yapılan transferin getirdiklerini ve götürdüklerini ilerleyen zamalarda göreceğiz ama Sheva'nın kendisi de çok kötü bir tercih yaptı, çünkü hiç değilse Milan'da attığı bir sürü golle hafızalarda kalmayı başarabilirdi.

Tabi Pato'nun Ukrayna'lı oyuncudan daha iyi olması Ancelotti'nin garip tercihleriyle bir anda tersine dönebilir çünkü Ancelotti hala eskilerle yaşamaya devam ediyor. Ancelotti'nin bu sene en büyük rakibi J.M olacak ve işi çok zor olacaktır. Arkadan da eğer Juve ve Suazo transferini de başarabilirse Roma geliyor. Ancelotti'nin bu ileri üçlüyü oldukça iyi kurması gerekiyor ki J.M'nun gazabına uğramasın yoksa Portekiz'li teknik adam onu çenesiyle bile bitirebilir zaten ağız dalaşlarının ilk bölümü Süper Kupa finali öncesi gerçekleşmişti.

Açıkçası arkasında Ronaldinho ve Kaka olan bir forvet oyuncusunun gol atamaması mümkün değil fakat bu ödüle Pato'nun layık görülmesi gerekli. İzlemekten zevk aldığımız , hareketli ve çok iyi adam geçen bu genç yıldız bizlere seyrine doyamadığımız kareler sunuyor.

Açıkçası Sheva transferi isim olarak oldukça iyi gözüküyor, Milan öndeki şeytan üçgenini tamamlamış durumda fakat realitede evladımız yuvaya dönsün girer arada iki üç bir şeyler atar diye yapılmış bir transfer olarak görünüyor.

Sezon Öncesi Dikkatler Komşuda


Yunan Ligi'nin başlamasına kısa bir süre kala takımların son durumlarını , performanslarını ve yapılan transferleri etüt edeceğiz.

Genel olarak baktığımızda Yunan ekipleri ligden önce Avrupa kupası maçlarına çıktılar ve hiç hazır bir görüntü vermediler dersek abartmış olmayız , sadece bu gruptan Aris takımını ayırabiliriz çünkü hazırlık maçları ve Slaven maçında iyi bir performans ortaya koydular.

İlk olarak geçen senenin şampiyonu Olympiacos'u incelemeye alırsak son on seneye damgasını vurmuş bir ekip bu süre zarfında ezeli rakipleri PAO'ya sadece bir şampiyonluk vererek ligin tek hakimi olduklarını kanıtladılar. Kadrolarına CSKA'dan Dudu , Liverpool'dan Leto , Portuguesa'dan Diogo gibi önemli isimleri kattılar. Şampiyonlar Ligi elemesinde Anorthosis'e üç farklı kaybetselerde Karaiskaki'de bu skoru lehlerine çevirecebilecek güçleri var.

PAO'ya baktığımızda ise senelerdir hoca değiştirmekten bir adım öteye gidemediler en son gelen isimse Ten Cate oldu , bunun yanında kadroya bir sürü yeni isim dahil edildi geçen sezon kiralık oynayan Ivanschitz'in bonservisi alındı , Hajduk'tan Rukavina , Arsenal'den Gilberto Silva ve Flamengo'dan Souza kadrolarına kattıkları önemli isimler. PAO devler ligine katıldı ama son Prag maçında çok hatalar yaptılar son on dakikada kalelerinde üç gol pozisyonu gördüler ve belki de turu kaybedebilirlerdi. Ek olarak ileride Souza'nın çok yavaş hareket ettiği için defansların onu çabuk çözdüğünü gördük.

AEK Athens'de iyi transferler yapmaya çalıştı ama rakiplerine oranla daha arka plandalar bununla beraber son oynadıkları Omonia maçında hiç ümit vermediler ,güçsüz rakiplerinin attığı korner sayısı bile onları katlamaya yetti. Bu sezon eski Beşiktaş'lı Juanfran , Majstorovic , Kyrigiakos , Basinas , Ismael Blanco , kaleci Saja ve Meksika'nın Pumas takımından Scocco'yu renklerine bağladılar. İyi futbol oynamayı başarırlarsa rakiplerinin arkasından gelme geleneklerini bu sezon kırabilirler.

Aris takımı ise sezon öncesi en çok dikkat çeken takımdı oynadıkları hazırlık ve resmi maçlarda göz doldurdular , iyi transferler yaparakta yukarıda biz de varız dediler. Valencia'dan aldıkları Regueiro çok yerinde bir transfer ve sol tarafı domine etmiş durumda , Danubio'dan aldıkları Lembo da daha önce Betis tecrübesi olan bir oyuncu defansı toparlamasını iyi biliyor. Arjantin'den gelen Delorte ve Battion'da iyi işler çıkaracak gibiler ama her zaman olduğu gibi kaptan Koke bu takımı bir yerlere getirecek en önemli isim gibi gözüküyor, onun performansı sezon boyunca belirleyici olacak.

Diğer bir dikkat çeken ekip ise PAOK siyah beyazlı ekip bu sezon iyi işler yapacak görüntüsü veriyor , bu sezon özellikle hücum oynamaları bekleniyor. Zlatan Muslimovic , Pablo Garcia , Bakayoko ve Matias Veron gibi kaliteli isimleri aldılar.

Thrasyvoulos ekibine baktığımızda ise kadrosu lig için hazır görünmüyor düşmeye aday takımlardan gibi gözüküyor , sezonun ilk maçlarını puansız kapatıp faturayı teknik heyete kesebilirler ama eldeki malzeme ile başarı yakalamaları için bir neredeyse mucize gerekiyor. Çünkü işleri çok zor olacak, çoğu maçlarında kalelerinde gördükleri gol sayısını sayamayabilirler.

26 Ağustos 2008 Salı

Los Galácticos'un Renkleri Değişti


Adnan'lar çıldırmış olmalı diyorduk ama bu kadarına da pes demek herhalde abes kaçmaz , geçtiğimiz sezonlarda köy takımlarından oyuncu alan Galatasaray bu sezon öyle bir sınıf atladı ki herkes şaşkınlıkla izliyor.

En son bomba dün gece patladı ve Milan Baros'ta sarı kırmızılı takımın bir başka nokta transferi olarak kadro da ki yerini aldı. Çek oyuncu son senelerde istediğini bulamamış ve kariyeri düşüşte de olsa sonuçta isim bir futbolcu. O da gene Harry Kewell gibi düşüşte olan kariyerini tekrar canlandırmayı hedefliyor.

Milan Baros son sezonlarda fazla gol atamadı, doğru tabirle golü unuttu diyebiliriz. Fransa'da yaşadığı sorunlar onu iyice kötü duruma düşürdü üstüne üstlük Lyon'da Fred , Benzema gibi forvetlerin yanına Piquenne gibi bir isim de eklenince zaten ipler koptu.

Galatasaray takımı güncel tabirle bir playstation takımı oldu Baros , Kewell , Nonda , Meira , De Sanctis gibi isimler Avrupa'da bilinen , tanınan ve saygı duyulan isimler. Geçtiğimiz senelerde Fenerbahçe'nin transferlerini seyreden sarı kırmızılı taraftarlar herhalde bu yapılan ataktan şikayetçi değildirler diye düşünüyorum.

Türkiye'nin Los Galácticos'u olma yolunda ilerleyen Galatasaray bu transferler ile rakiplerini gölgede bıraktı ve hızla tırmanışa geçiyor , bunca senedir bu kadar önemli isimler yanyana getirilememişti bununla beraber UEFA zaferinden sonra gelmiş geçmiş en iyi kadrolardan biri kurulmuş durumda.

King Harry ile birlikte Liverpool'da oynayan Baros , Avustralya'lı oyuncu ile bu sefer İstanbul'da buluştu ve Kewell'ın yükselen performansının Çek yıldıza yol göstermesi ve onunla birlikte müthiş yükselişi göstermeleri bekleniyor.

Bundan önceki senelerde Fenerbahçe kadroları Los Galácticos olma yolunda giderken ibre şimdi tam tersine dönmüş durumda ve karşı yakada büyük bir şahlanma söz konusu , bunun yanında bir türlü bitirilemeyen transferlerde sarı lacivertli ekip için bir sorunsal olarak duruyor. Transferin bitimine sayılı günler kala Fenerbahçe'de 100. yılda yapıldığı gibi bir paket transfer politikası izlenirse yine büyük bir hayal kırıklığı yaşanabilir ve Partizan maçı öncesi hiç istenmeyen durumlar baş gösterebilir.

Milan Baros kaba tabirle ya batacak ya da çıkacak , idol olacak veya Lincoln gibi taraftarın desteğini çekmeye başladığı bir star olarak kalacak. Paramı alıyorum nasıl olsa mantığına bürünürse Çek oyuncu devre arasında kendine takım aranmaya başlar , Galatasaray'ın da bir Kezman vakasına ihtiyacı yok ama diğer şıkkı seçerse 27 yaşında yeniden doğuş hem kendine hem sarı kırmızılılara çok şey katabilir.

Fakat Galatasaray'da bu kadar güzellik arasında en büyük sorun Ferrari'nin ehliyetini almamış bir çocuğa verilmesi, o da çarpa çarpa bu işi kıvırmayı becerebilirse önümüzde ki günlerde büyük zafer haberleri bizleri bekliyor gibi.

Eto'o Olmadı Bir Küçük Boyunu Verelim


Ünlü yıldız Rivaldo son senelerini geçirdiği Yunanistan'dan şok bir kararla ayrılarak Özkebistan futboluna hizmet etmeye karar verdi. Brezilya'lı oyuncu kariyerinin sonlarına geldiğini ve ülkesine dönme zamanının yaklaştığını düşünmüş olacak ki biraz daha para kazanır ondan sonra keyfime bakarım diye bir hayal kurmuş olabilir.

Tabi bu konuyu sadece paraya bağlamakta yanlış olur , Rivaldo Olympiacos'tan ayrıldıktan sonra AEK takımına transfer olmuş ve burada şampiyonluk göremese de başarılı maçlar çıkarmıştı. En son oynanan Omonia Nicosia maçında sarı siyahlılar takım halinde dökülürken oyundan Rivaldo çıkmış ve uzun bir süre sonra taraftarı tarafından ıslıklanmıştı.

Bu durum Brezilya'lı yeteneği biraz üzmüş olacak ki Özbeklerden gelen teklifi hem bu nedenle hem de parası güzel olduğu için kabul etti. Rivaldo bu saatten sonra sert rekabete hazır olmadığını ve kariyerinin son dönemlerinde rahat bir yerde oynamak istediğini vurguluyor.

Özbekistan futboluna bundan bir kaç ay önce tanıdık bir isim Fabio Pinto'da transfer olmuştu ve hiçbir ligde tutunamayan Pinto burada neler yapabilecek pek kolay olmasa da görmeye çalışacağız.

36 yaşında olan Rivaldo bakalım bu lige ve Özbekistan'a nasıl uyum sağlayabilecek , nasıl dayanacak zira Yunanistan'ın epey doğusunda olan ülke Avrupa kıtasında da değil dediğimiz gibi Rivaldo hem paramı alırım hem topumu oynarım diyor.

22 Ağustos 2008 Cuma

Sarı Saçlı Dev de Olmasa Ne Olurdu?


Almanya Basketbol Milli Takımı çok önemli bir değere sahip , o müthiş yeteneğin adı da Dirk Nowitzki. Polonya asıllı olan süperstar Almanya basketbolu için çok önemli çünkü basketbolları yerlerde sürünürken ve averaj takımı olurlarken Dirk onlara birden fazla kademe atlattırdı.

Müthiş bir yetenek olmasına rağmen çokta mütevazi bir isim olan Dirk , yorgun olmasına rağmen yeri geldi Alman takımı için şampiyonaya katıldı, yeri geldi cebinden para vererek sigorta parası derdinden takımını kurtarmaya çalıştı.

Dirk Nowitzki gerçekten müthiş bir oyuncu kelimelerle ifade edilemeyecek bir star ama o da bazen yoruluyor, gününde olmuyor ve sert savunmalardan yılabiliyor. Bunların olması gayet normal neticesinde her ne kadar oldukça önemli yetenekleri olan bir insan olsa da Dirk'te bir insan.

Alman takımı bundan önceki turnuvalarda Nowitzki ile birlikte güzel işlere imza attı ve Dirk'in yanında da dişliyi tamamlayacak parçalar söz konusuydu. Ama şimdi roller epey değişti ve Dirk'in en büyük partneri kendi oldu o zaman da Almanya takımı skor üretemez oldu.

Dirk Nowitzki'ye yapılan ikili sıkıştırmalar ve sert savunmaları Almanya takımı bir türlü cezalandıramadığını Yunanistan'da ki Olimpiyat elemelerinde gösterdi, gerçekten çok vasat oynayan Alman takımı bugünlerin sinyallerini vermişti. Nowitzki'nin dışarıya çıkarttığı topları kimse kullanmaya cesaret edemiyordu ne Hamann potaya bakıyordu ne de Roller.

Almanya potaaltı sorunu olduğunu düşünerek C.Kaman'ı da kendi vatandaşlığına geçirmişti ama dış atıcı ve el yakan toplarda bir yardımcı sorunu olduğunu düşünmemişti. Tabi şöyle de düşünebiliriz Milli takımda nasıl transfer olur diye ama görüyoruz ki Alman Milli Takımının neredeyse tamamına yakını başka ülkelerden transfer olmuş durumda.

Olimpiyatlar geldi ve Alman takımı grubunda beş maç oynadı ama sadece bir galibiyet alabildi o da herkesin takdir edeceği gibi Angola karşısındaydı. İlk maçta alınan bu galibiyet acabaları gündeme getiriyordu ama Yunanistan maçında hücum sorunu adeta kabak gibi ortaya çıktı yirmi üç sayı fark yediler ve altmış dört sayıda kaldılar. Bundan sonraki maçlar aşağı yukarı aynı sayı diliminde seyrettiler ve Çin'in son darbeyi vurmasıyla turnuva dışında kaldılar.

Buradan bizim takımımıza biraz gelmek istiyorum çünkü biz de Nowitzki gibi tek bir yıldız yok bu sayı daha fazla fakat biz onları dışarıda bırakıp suratlarına kapı kapamak için adeta can atıyoruz. Tanjevic ilginç tercihler yapıyor Cemal Nalga gibi hiçbir maçta yirmi dakika bile alamamış bir uzunu rotasyona dahil ediyor , aynı şekilde Fatih'te öyle her seferinde kadroya alıyor ama üç dakika bile oynatmıyor toplamda.

Asıl gelmek istediğim yer ise bizde olan bu çok çeşitliliğinin Nowitzki ile tamamlanmış olsa Avrupa Şamiyonluğu için en güçlü aday olacağımız ve Dirk'in etrafında kimse olmadığı , ne kadar yalnız olduğudur. Almanya Nowitzki'nin yanına isimler yetiştirmeli ki yıldız oyuncu yaptıkları fedakarlıkların karşılığını alsın ve yaptıklarının boşa gitmediğini düşünsün aksi durumda boşa kürek çekmiş olacak.

Almanyalı yetkililerin şunu anlaması lazım devşirme oyuncularla bir yere gelmeleri çok zor , sadece yazı boş geçmek istemeyen bir grup oyuncu ne kadar başarılı olabilir? Elinizde Nowitzki gibi bir altın varsa onun yanına parçları da iyi şekilde yerleştireceksiniz ki hedefe daha emin adımlarla yürüyebilesiniz.

18 Ağustos 2008 Pazartesi

Batman Gece Karanlığında Havalandı


Atletico Madrid'ten Fenerbahçe'ye geldiğinde büyük işler başaracağını en azından Türkiye Ligi için gol patlaması yapacağını ve rekorları alt üst edeceğini düşünüyordum. Fakat Kezman büyük bir hayal kırıklığı olarak Paris Saint Germain takımına kurtarıcı olarak transfer oldu.

İyi bir kariyeri olan Sırp yıldız oyuncu PSV'den sonra Chelsea'ye giderek kariyerinde tavan yapmıştı ama ondan sonra yaşadığı düşüş gerçekten çok üzücü olmuştu. Mateja Kezman'ın Chelsea'de oynama istediği kendisi açısından iyi fakat kariyeri açısından oldukça kötü bir seçim oldu ve belki de sonun başlangıcı oldu.

Hani bazı oyuncular vardır ya bir takımda oynarlar harikalar yaratırlar başka bir yere giderler adlarını unutacak dereceye geliriz işte o tarz oyuncuların son senelerde arttığını görüyoruz. Kezman, Lincon, Marcelinho ve Ailton bunlara en yakın örnekler olarak görünüyor ama bu örneklerin yanında çok az para alıp müthiş işler yapan isimlerde var , aslında yukarıda olan isimler iyi paralar kazanıp fazla bir katkı koymayan kayan yıldızlar konumunda.

Batman geldiği sezon en az 20 - 25 gol atmasını beklediğim bir isimdi hele hele Van Hooijdonk gibi bir stardan sonra bizleri en çok heyecanlandıran isimdi ama zaman geçtikçe onun burada ki aşısının tutmadığı gözlendi , hep sorun oldu ve şu an için en büyük handikapı karşısında Zico gibi anlayışlı ve sabırlı bir teknik adamın olmaması.

Zaten yönetim ve Fenerbahçe taraftarının da artık sabrı taşmıştı , Batman'in bir anca takımdan ayrılması için dua ediyorlardı. Kezman yerine alınacak bir çapa tabir edilen ön libero Fenerbahçe'ye çok şeyler katacak ve Avrupa'da bir sezon sonra başarısının tesadüf olmadığını gösterecekti.

Kezman'ı nasıl hatırlayacağız önemli olan budur. Çoğu kişi bomboş kaleye topu yuvarlayamamasıyla , kaçırdığı gollerle , adam geçememesiyle ve fizik gücünün düşüklüğüyle hatırlayacak. Ama ben bu kolay yönü seçmek istemiyorum en azından fazla bir katkısı olmasa da ligimize gelen bu tarz isim bir oyuncuyu yerlere vurulurken görmek istemiyorum , Mateja'yı İnönü'de attığı gollerle ya da Gerets'e lafını yutturduğu maçtaki karelerle Sevilla ve Anderlecht maçlarında kiliti açan oyuncu olarak hatırlamak istiyorum.

Ama beklentileri karşılayamadığını ve Semih'in önünü kestiğini , Fenerbahçe'nin hücum gücünü düşürdüğünü de görüyordum. Her şey insanın kafasında bitiyor eğer Kezman biraz isteseydi kendisi için dezavantaj oluşturan bir sürü olayı kendi lehine çevirebilirdi , tribün ile arasında olan kopukluğu giderebilirdi.

Hatırlayalım Deivid ilk zamanlarında saç baş yolduruyordu ama öyle bir noktaya geldi ki Fenerbahçe takımı ilk onbiri kafalarda canlanırken onsuz başlayamıyordu. İşte iki oyuncunun arasında olan fark burada ortaya çıkıyor biri pes etmedi , çalıştı ve tribünlerin ilk zamanlarda sırt çevirmesine rağmen sonradan sevgilisi oldu diğeri ise kolay yolu seçti ve benden bu kadar diyerek üstüne bir şey koymadı.

Ama iyisiyle kötüsüyle TSL'den bir star daha geçti ve ligin kalitesinin artmasında , tanınmasında dolaylı da olsa katkısı oldu. Şimdi Le Guen'li Paris Saint Germain'de oynayacak bakalım orada ne yapacak , ileride tek başına oynadığında yine yerlere düşüp başını öne eğerek koşmaya devam mı edecek yoksa bir hevesle kadrosuna yıldızları katan PSG takımının ve çılgın taraftarının ilahı mı olacak, bekleyelim görelim.

17 Ağustos 2008 Pazar

Michael Skibbe



Bilindiği üzere Şampiyonlar Ligi 3.Ön eleme ilk maçları tamamlandı ve ekiplerimiz kendilerinden daha az kaliteli takımlar karşısında beraberliği zor kurtardılar. Fenerbahçe’nin aldığı skor anlayışla karşılanabilir çünkü rakip cehennemi bir deplasman olan Partizan.

Diğer tarafta ise Ali Sami Yen Stadında avantaj yakalaması beklenen Galatasaray takımının ilginç bir oyunu ve kadrosu var. Skibbe nasıl bir analiz yaptı ise hazırlık maçlarında sağ tarafta oynattığı Barış ve Sabri'yi birden kenara almış yerine hiç hücumu olmayan Emre Güngör'ü koymuştu.

Tabi ilginçlikler bununla sınırlı kalmadı saatli bomba Emre Aşık (her ne kadar fena oynamadıysa) Servet ile yan yana diğer tarafta Meira ön libero, herhalde en son dünya kupasında seyrettiği Hasan Şaş ile başladı.Bunları yaparken neler düşündü acaba merak ediyorum çünkü Ali Sami Yen Stadın da rakibi boğmak ve kendi yarı alanına hapsetmek sarı kırmızılı ekibin senelerdir en iyi yaptığı iş fakat nedendir bilinmez Galatasaray bir anda deplasman takımı gibi çıktı sahaya.

Skibbe'nin Aykut tercihini fazla tartışmıyorum çünkü De Sanctis formsuz ise yapabileceği başka bir şey yok fakat defans kurgusu tam bir felaketti hani beş stoperle çıktı diye söyleniyor ya o da fazla ilgimi çekmiyor Meira'yı araya iyi paslar atıp oyunu ve Lincoln'ü rahatlamak için o bölgede oynattı ama oyun tarzı hiç bu şablona uygun görünmüyordu.

Steaua Bükreş maça başladı, hemen defansın arkasına top atarak maçın nasıl geçeceğini aşağı yukarı gösterdi dakikalar 1.30'u gösteriyordu ve zor bir gece olacağı belliydi. Ondan sonra gelişen olaylar ise çok ilginç Aykut hani ''Buffon veya Cech gelse yerimi bırakırım '' diyen çocuk rakibin kafasına anlamsız bir top nişanlıyor ve golü yediriyordu.

İkinci golde ilginç bir şekilde Steaua'nın maçtan önce çalıştığı yan top ve taç organizasyonundan geldi, tesadüf ya beş tane stoperden hiçbiri topa vuramadı ve arkaya seken top bir anda Nicolita'nın volesiyle ağlara gitti ama kenarda maçı izleyen milyon dolarlık adam bir Avrupa Kupası maçında 2-0 geriye düşmenin ne demek olduğu bilmediğinden dolayı olacak maçı ilk yarı bitene kadar olağan seyrine bıraktı.

Bu arada Tromso maçını hatırlatan bir karambol ve Nonda'nın golü geldi bununla beraber Galatasaray takımının her etkili atağında Arda Turan vardı sanki birilerinin tek planı Arda al geç ortala gibiydi. Dakikalar dakikaları kovaladı karşılıklı pozisyonlar geldi gitti ve ilk yarı bitti.

Mehmet Topal hamlesiyle Skibbe oyunu okuyan bir teknik adam görüşümüz vardı ki Erhan Şentürk denemesiyle Kalli'nin yokluğunu aratmayacağını gösterdi. Kamp programında Erhan Şentürk'ü sağ bek bile oynatan 65 doğumlu Alman bu maçta onu kurtarıcı olarak almıştı hem de kenarda Ayhan gibi forvet olmasa da Antep yıllarında hücuma dönük oynayarak Beşiktaş takımına astronomik rakamlarla transfer olmuş bir ismi hiçe sayarak.

Aslında onu aldı bunu çıkardı meselesine de fazla takılmamak lazım yine Arda Turan yine Nonda ve tek bir organizasyon ile doğaçlama bir gol skor berabere ama ondan sonraki dakikalar tam bir ibret görüntüsü.

Galatasaray takımı Ali Sami Yen Stadında ne Real Madrid'ler Man.United'lar Milan'lar gördü ama hiç bu kadar deplasman takımı gibi oynamamıştı ama şuna hak verebilirim Lincoln oyunda 10 kişiye düştü Erhan'ı aldı oyuna 9 kişi kalmış gibi olunca sahada herhalde skoru koruyayım psikolojisine büründü.Bu kadar senedir üç büyük takımların Avrupa maçlarını izliyorum fakat Galatarasay 5-0 yenildiği Chelsea maçında bile böyle bir şablonla oynamamıştı.

Aslında iyimser bakmak istersek en kötü haliyle bile Galatasaray rakibine iki gol attı ya iyi bir performans ve tam kadro ile sahaya çıksaydı neler olacaktı diyebiliriz ama teknik direktör aynı isim hala ne yapacağız şimdi ya yanında olan adamlar ellerini açıp böyle olmaz diyecek ve ne için orada durduklarını hatırlatacaklar veya olmaması gereken olup işin içine yönetim girecek.

Aslında Skibbe'nin transferini tartışmak lazım ilk başta sanki, sondan başladık ama güncel mevzu buydu. Öbür taraftan bakalım Harry Kewell, Lincoln, Meira,De Sanctis gibi isimlerin olduğu bir kadro Skibbe gibi bir teknik adama emanet edilir mi? Bence edilmez edilmemeli bu kadar para harcanıyorsa ona yakışan teknik adam getirilmeli ama Galatasaray'ın son sezonlarda ki tercihleri bir felaket durumda gelen bir seneyi bile zor çıkartıyor.

Şimdi itirazları duyuyorum Skibbe Völler'in yardımcısıydı falan diye ama bazı yakın arkadaşlık ve dostluklar sayesinde oraya oturduğunu gören yok galiba, buna ek olarak Almanya tarihinin en rezil oyunlarıyla finale kadar geldi hatta biz Brezilya ile oynarken ''Almanya karşımıza gelse kesin final oynardık'' sesleri medya aracılığıyla yükseliyordu.Yardımcı teknik adam üst kademesi ile tartışmaz ve kavga etmezse onun görevi sadece sıfat olarak kalır daha da ileriye gidemez.

Skibbe her gittiği takımda hiçbir zaman iki seneyi tamamlayamamış bir isim ve ortaya koyduğu bir damga yok hani gelmeden önce takımını atak oynatıyor gol rekorları kırdırıyor denmişti ama Steaua maçında öyle bir şey görülmedi ya da hala Leverkusen ile Sami Yen'de olduğunu sanıyordu.

Eğer Skibbe bu kadro ile oynamakta ısrar ederse Türkiye Ligi içinde rezil olur iki forvetle çıkmadığı her maç beraberlik hanesine bir fazla rakam olarak yazılırsa geçen sene Fenerbahçe'nin şampiyonluğu kaybettiği gibi bir durumda kalmaz ilk dört şansı bile ciddi biçimde sallantıya girebilir. Elinde olan kadroyu ona en iyi anlatması gereken ve yanlışlarını , kimin nerede daha iyi verim verebileceğini Ümit Davala'nın da göstermesi gerekir aksi takdirde Alman teknik adamın sonu ilk on hafta içerisine bile kalmadan netleşebilir, hele Galatasaray Steaua'ya elenir büyük maddi kayıplara uğrarsa ki ümit yok aynı zihniyetle sinirler gerilir ve yeni teknik adam arama çalışmaları son sürat başlar.

Michael Skibbe ne zaman takımı saldırgan ve atak oynatır o zaman ilah olur alkışlanır ama böyle devam ederse yeni forvet gelirken ancak gelişini havaalanında görür gibi geliyor. Bir an önce doğruları bulması ve Türk futbolunun ihtiyacı olan puanları kazandırması lazım yoksa bu kadar Avrupa gündemine gelen transferler satırlarda kalacak , çoğu Şampiyonlar Ligi hayaliyle gelen oyuncular huzursuzlanmaya başlayacaklar.

Aslında Didier Deschamps böyle bir kadro elinde olacağını bilse yüksek transfer bütçesinde diretir miydi bence diretmezdi ama o da kendi adına şimdi nasıl bir yanlış yaptığının farkındadır çünkü Galatasaray şu an tam istediği karakterde bir takım ve kulüp.

Bitmek Bilmeyen Medya Savaşları




Futbolseverler yeni sezonun başlamasını beklerken şok bir haberle karşılaştı, hepimizin beğenerek izlediği Premier Lig şifreli yayına geçmişti her ne kadar Fox televizyonu bu işi eline yüzüne bulaştırsa da şifresiz kanaldan maç izlemenin keyfi çok başka.

Çok olumlu yönden bakmak isteyenler en azından her hafta çok kötü bir takım olan Middlesbrough'nun maçlarını izlemeyecekler yani dev ekiplerin maçlarını her hafta takip edebilecekler.

Şansal Büyüka denilen banknot canavarı bundan önce ''Bütün ligler açık kanaldan yayınlanıyor bizim ligimize tabi ilgi olmaz dekoder satamayız '' gibi cümleler kurarken önümüzde ki sezonlarda Premier Lig keyfimizi elimizden alacağının ipuçlarını vermişti.

Diğer bir yandan da Aydın Doğan ve D-Smart ile doğru tabirler çarpışan Şansal Büyüka ekibi Portekiz ve Rusya gibi fazla zevki olmayan ligleri de yayınlamaya başladılar Aydın Doğan grubundan buna karşı atak hemen geldi ve İngiltere Championship, İskoçya Premier ve Hollanda Eredivisie'nin yayın haklarını aldı. Tabi bunlar arka tarafta olan savaşlar asıl mücadele her gün birbirleri ile yaptıkları demeç savaşları ve tek hedef Türkiye Süper Ligi yayın hakları.

Aslında bu iki grup neredeyse dünya üzerindeki bütün büyük ligleri toplayarak kendilerine avantaj sağladıklarını sanıyorlar fakat kendileri için yanlış bir işe kalkıştılar, internet çağında hiç kimse milyarlar dökerek onların bu kalitesiz liglerini izlemez bir Hollanda Ligi, Rus Ligi hele hele Portekiz Ligi'nin bizim ligimizden farkı yok sadece oyun mantalitesi ve düzen farkları var kalite olarak iyi değiller.

İnternet üzerinde maç yayınları gün geçtikçe yaygınlaşıyor ve özellikle yayın kalitesi oldukça yükselmeye başladı son zamanlarda, Türkiye’den bir Meksika bir Japonya ligini bile kesintisiz ve güzel bir şekilde izleyebiliyoruz. Bu tarz yayınlar başladığında ilk izlediğim maç 2,5 sene kadar önce Boca Juniors - River Plate maçıydı ama değil oyuncuları seçmek topun nereye gittiğini bile bulamıyordunuz bununla beraber gözleriniz felaket bir şekilde rahatsız oluyordu.

Bu yayınlar zaman geçtikçe ilerledi ve önce Sopcast denilen program ile maçlar izlenmeye başladı bunun sonrasın da TVAnts ve TvU programı ile görüntü kaliteleri arttı ve bugün justin tv fırtınası ile doruk noktaya ulaştı. Gerçekten bu yayınları yapan insanlara çok minnettarım çünkü dünyada ki diğer ligleri de izleme fırsatını bize sundukları için, çok değişik ligler ve futbol anlayışlarıyla karşılaştık mesela Meksika Ligi gibi inanılmaz süratli ama Arjantin ve Brezilya arkasında kalmış bir ligi keşfettik.

Hepimizin durumu aynı olmayabilir bu yayınlara bu kadar para veremeyiz hele hele öğrenci iseniz yandınız cebinizde ki 10 tl bile sizin için oldukça kıymetli, masraflar o kadar fazla ki saymakla bitmez ama 50 tl internet faturası verirken ve sınırsız kullanma şansım varken niye bu kodamanların cebine para akıtayım ve onları daha zengin yapayım.Tabi kotalı internet kullanan kişiler de var ama onlarda ayda 4 veya 5 maç izleyebiliyorlar tabi devamlı akıllarında olan soru işareti onları da tedirgin etmiyor değil.

Şunu anlamak güç, herkes bir yerde tekel olmaya çalışıyor Aydın Doğan'ı her taşın altında görmeye mecbur muyuz, bütün piyasa onun emrinde olmak mı zorunda maç yayınlarında baskı,İddia ihalesinde yine aynı isim ya da başka bir arazi ihalesinde yine aynı güçler Aydın Doğan veya Digitürk tarafına kazandıkları para yetmiyor mu daha fazlasını vampir gibi istiyorlar ve kan emiyorlar?

Yazmakla bitecek gibi değil dua edelim ki NTV elinde olan İtalya ve İspanya Ligini kaybetmesin ve sizlere çağrım şudur sakın bu grupların ne dekoderlerini ne de başka bir hizmetlerini alın eğer bunlara para akıtmaya devam edersek bu işin sonu daha da kötüye gidecek gibi görünüyor yukarıda bahsettiğim gibi ya internetten izlemeye devam edin illa ben tv'de maç izlemek istiyorum diyorsanız gidin Kapalıçarşı semalarına ve oradan bir Dreambox alın ve hayatınızı kurtarın.

Unutmayalım bir uydu bile alsak o parayı bir kere vereceğiz ve yüz kere memnun kalacaksınız , en kötü ihtimalle İlker Yasin denilen futbol buldozerinin saçma yorumlarını dinlemeyeceksiniz veya yayında ki yayıncıların 38 kardeşi olan futbolcudan söz etmemeğini göreceksiniz ve İngiltere Premier Ligi izlerken çok güzel ve keyif verici bir İngilizce ile seyredeceksiniz anlamasanız bile size daha çok zevk ve huzur vereceğine eminim.

Ben kendi adıma sezonu Arsenal - W.B.A maçıyla açtım justin tv üzerinden ve gayet net bir görüntü ile maçımı izledim nereyse kablolu kanalların bazıları solda sıfır kaldı diyebilirim ve İngiliz spikerin güzel maç anlatımıyla işte budur dedim.Zaman gelecek bazı maçların linklerini de paylaşacağız almayın aldırmayın diyorum sadece yaşasın spor seyretme özgürlüğümüz.

İlk olarak böyle bir giriş yaptık, bundan sonra görüşmek üzere...